Serinin ilk kitabıyla başlayan heyecanım bu kitapla son buldu diyebilirim. Zorlanarak okudum, biraz sıkıldım. Kitapta sevdiğim tek şey karakterler oldu. Birçok hikaye boş yere anlatılmış gibiydi ya da o kadar uzatılmıştı ki kabak tadı verdi. Ayrıca fazlaca fantastik bir savaş ve fazlaca basit bir galibiyet olması da heyecan duymamı engelledi. Üç kitabı da aldığım için sonunu getireceğim ve üçüncü kitabı isteksizce okumaya başlayacağım. Umarım ilki gibi güzeldir ama ikinci kitap biraz umudumu kırdı açıkçası. Seriyi okumayanlar çok da bişey kaybetmezsiniz. Okunmazsa da olur ne yazık ki..
Güzel bir ilk kitap. Zalim bir prens ve umarım hep böyle zalim ve kötü karakteriyle devam eder. Kötülüğün içinde iyilik saçmalığı olmazsa devamını da aynı heyecan ve dehşetle okurum. Bir insan ya kötüdür ya iyi. Bizim prensimiz de gerçekten kötü. Hedefine doğru hızla yol alırken kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Kral olduğu ikinci kitabına merakla başlıyorum..
Şu rahipler yok mu? Bir dakika önce sevgi kumkuması, akabinde bağışlama, hemen ardından sonsuz cehennem ateşi. İçiniz rahat olsun, Sör Renton, ölümsüz ruhunuza dair hiçbir tasarım yok.
Boşlukta gibiyim. Neden böyle devam etmiş seriye ve neden böyle sonlandırmış hiç bir anlam veremedim. Karakterlerde kimlik kargaşası var, hikayeler kopuk, ilk başta verilen bilgiler tutarsızdı. İlk kitap güzeldi ve keşke o kitapta bitirseydi herşeyi. İkinci kitapta yarattığı iki güzel karakteri, bu kitapta harcamış resmen. Of ben de yazar gibi kafa karışıklığı yaşıyorum sanırım. Hem söyleyecek çok şeyim var seriyle ilgili hem de hiçbir şey söylemek istemiyorum..
İnsanların içindeki iyi tarafları sever, kötü taraflarından nefret ederiz ancak unutmamalı ki o kötülükten bizim içimizde de vardır. O olmadan insan olamayız.