"Biz ne zamana kadar şairin meşhur dalga ve kenar teşbihi gibi akrabamızla daima bir yerde bulunduğumuz halde daima halen ve fikren birbirimizden girizan olacağız? Ne zamana kadar erkekler haremini dövecek? Ne zamana kadar kadınlar zevcini yaşmak, ferace dahatsızlığıyla sabahlara kadar uykusuz bırakacak? Ne zamana kadar pederler oğlunun mutlaka kendi gibi olmasını veyahut mesela kendi mahalle imamı iken oğlu tabip olmak isterse ayıbını kara toprak örtmesini temenni edecek? Ne zamana kadar valideler kızlarını satılık eşya gibi senelerce her gün bir esirci bakışlı görücünün nazar-i muayip-cûyanesine arzettikten sonra hediyelik cariye gibi bir kerecik rızasını sormaya bile tenezzül etmeksizin kendi beğendiği bir adamın eline teslim edecek? Ne zamana kadar oğullar, kızlar, varlık sebepleri olan pederlerinin, validelerinin, kâh hissetinden, kâh atehinden, kâh hiddetinden kâh huysuzluğundan bahsederek ölümlerine gizli arzu gösterir bir halde bulunacak? Ne zamana kadar biraderler, hemşireler, kayınvalideler, gelinler, menfaat için, kibir için, inat için, zevzeklik için birbirinin etini yemeye kanını içmeye çalışacak? Ne zamana kadar yalnız içimizden biri doğarsa sevineceğiz; doğanlarda biri ölürse ağlayacağız; sağ kalanlar ömür boyu birbirimizi rahatsız edip duracak?"
-Nâmık Kemal