Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Timur Demir
Timur Demir
@Timur_Demir
Derdi tasası kitaplar olan biri...
𐱅𐰃𐰢𐰆𐰺
İstanbul
116 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
360 syf.
6/10 puan verdi
Bu kitabın 1000kitap'taki ilk yorumu olacak incelemem.
Olaylar eşi vefat eden Tom'un, oğlu Jake ile birlikte yeni bir başlangıç yapmak adına yeni bir eve taşınmalarıyla başlıyor diyebiliriz. Yeni taşındıkları kasabanın kötü bir şöhreti var. Vakti zamanında Fısıltı Adam lakaplı, küçük çocukları kaçırıp öldüren ve basının dikkatini fazlasıyla çeken bir katil var. Katil yıllardır hapiste ama Tom ve Jake'in taşınmasına yakın kasabada bir çocuk kayboluyor. Akıllara Fısıltı Adam vakasını getiren bu durumdan sonra olaylar hız kazanıyor.
Baba-oğul ilişkileri ekseninde aile ilişkilerine de değiniyor kitap. Akıcı, sürükleyici bir kitap ama sona doğru tahmin edilebilir bir döngüye giriyor. Kurgu, olay örgüsü için aslında iyi denebilir ama yazar bazı gerçekleri gün yüzüne çıkartırken biraz basite kaçmış ya da acele etmiş gibi. Kitabı biraz daha uzun tutsa ve olayları biraz daha ağırdan alıp merak unsurlarını biraz daha yerinde kullansa çok iyi bir kitap olabilirmiş. Bu haliyle de fena değil. Fazla beklentiye girilmeden okunacak, boş zamanlarınızı değerlendirebileceğiniz ortalama düzeyde bir kitap. Okumak için öncelik verilmez ama şans verilebilir. Goodreads puanı 4'ün üstünde.
520 syf.
6/10 puan verdi
Bu yorumum, 1000kitap'ta kitap hakkında yazılan ilk inceleme oluyor.😎
Yazarın Harry Hole serisinden olmayan kitaplarından biri Krallık. Polisiye türünde olmasına rağmen yazarın klasik tarzında da yazılmamış. Aksiyonlu, gerilimli, heyecanlı sahneler yok denecek kadar az. Gizem ve merak unsurları daha önplanda. Olaylardan çok olgular hakim işleyişe. Edebi yönü olan; ailevi sorunlardan, aşktan, ihanetten dem vuran bir kitap.
Özellikle ana karakterimiz Roy'un iç dünyasına, davranışlarının sebeplerine, hissettiklerine öncelik vermiş anlatımda Nesbo. Olayları Roy'un gözünden okuyoruz. Sade bir dil kullanan yazar gereksiz detaylara yer vermese de olayların akış sırası ve dolaylı anlatımıyla okuru biraz yoruyor fakat kitap akıcı. Biraz yormak derken biraz kısa tutulup sayfa sayısı (519) düşürülebilirmiş demek istiyorum.
İşin özü dolaylı olay örgüsü, kurgusu, olayların polisiye kitapların geneline göre farklı bir şekilde sonuçlanışı gibi özellikleriyle türünün diğer örneklerinden ayrılan özgün tarzıyla okunmayı hak ettiğini düşünüyorum. 7/10.
308 syf.
6/10 puan verdi
Dedektif Alex Cross serisinin 13. kitabı. Yazarı dünya çapında bayağı ünlü olmasına rağmen ülkemizde popüler değil. Onun için yazarın kalemini merak ettiğim için okumak istedim.
Alex Cross mesleği bıraksa da yıllar önce içeriye tıktığı bir seri katilin hapishaneden kaçması ve kendisi gibi dedektif olan sevgilisine verilen bir cinayet soruşturmasının içine çekilmesiyle mesleğe geri dönmek durumunda kalır. Alex Cross hem cinayetleri çözmek hem de sevdiklerini korumak için iki katille uğraşmak zorundadır...
Kolay okunan, akıcı, sürükleyici ve tempolu bir kitaptı. 300 sayfalık da olsa 1-2 günde rahatlıkla bitirilebilecek cinsten. Kitabın edebi yönü yok, salt polisiye-gerilim. Bana fazla hızlı geldi kitap. Şöyle bir örnek vermek istiyorum; bisikletle belli bir hızla ve sakinlikle geçilecek yolu yazar arabayla son sürat geçmiş. Haliyle yol üstündeki manzalaralar, gezilecek yerler tam anlamıyla görülmez ya hani. Kitap da böyleydi. Olay örgüsü biraz daha yavaş işlense ve biraz daha detay verilse çok daha iyi olurmuş. Bu şekilde kitap okumamışım da bir aksiyon filmi izlemişim gibi oldu.
Uzun lafın kısası ortalama bir kitaptı Kıskaç. Kafa dağıtmak veya klasikler arasına farklı bir tür sıkıştırmak istiyorsanız şans verebilirsiniz.
Okur Takip Önerileri
424 syf.
7/10 puan verdi
Bu yorumum 1000kitap'ta kitap hakkındaki ilk inceleme olacak. Belki de pek çok platformda bile ilk incelemedir kitap hakkındaki, bilemiyorum.
Yazarı duyduğumuzda ilk aklımıza gelen kaleme aldığı Taht Oyunları serisi ve ondan uyarlanan Game of Thrones dizisidir ama yazarın başka kitapları da var elbette. Karabasan o kitaplarından biri. Eser
192 syf.
·
Puan vermedi
Zeytindağı bir roman değil; yazarın ve yazarın arkadaşlarının anılarının derlendiği bir kitap. Osmanlı'nın son zamanlarının anlatıldığı, meşhur Enver-Talat-Cemal üçlüsünün ülkenin kaderini çizdiği dönemler. I. Dünya Savaşı sıralarında yaşananları tanığından, birinci ağızdan dinliyoruz. Yani yaşananlar da karakterler de gerçek. Falih Rıfkı,
96 syf.
4/10 puan verdi
Jules Verne | Doktor Ox'un Deneyi
Yazarın standartının altında kalan, klasına pek yakışmayan bir eserdi. Tahmin edilebilir olay örgüsü, basit anlatım tarzı, sıkıcı kurgusu ve daha birçok olumsuz etkenle tam bir hayalkırıklığıydı benim için. Yazarın onca güzel kitabı varken bu kitaba öncelik vermenizi önermem. Yazarın anlatmak istediklerini hesaba katarsak bütün bu olumsuzluklar içinde tutunacak bir dal bulabiliriz belki. Ortalama bir kitaptı. Okunsa da olur okunmasa da.
Bu arada kimsenin düşüncesini yargılamak istemesem de bu kitap hakkında bazı abartılı yorumlar görmüştüm. Dolu dolu bir kitap olduğunu söyleyen de vardı, 10 üzerinden 10 puanı hak ettiğini söyleyen de vardı. El arabasına Mercedes marka araba muamelesi gibi bir şey bu övgüler, kanmayın. Bu kitap 10/10 ise, Orwell'ın 1984'ü 10 üzerinden 700 falandır.
628 syf.
8/10 puan verdi
Kestane Adam, senarist yönüyle önplana çıkan yazarın ilk romanı. Kitap 600 küsur sayfa olmasına rağmen okuru sıkmayan; akıcı, sürükleyici ve tempolu bir olay örgüsüne sahip. Sayfa sayısı ilk önce gözümü korkutsa da yazarın gizem unsurlarını başarılı bir şekilde kullanmasıyla merakım daha da arttı.
Polisiye romanların olmazsa olmazlarından olan aksiyon sahneleri de güzel kurgulanmıştı. Ne okuru bıktıracak kadar fazlaydı ne de sıkacak kadar az. Bu sahnelerin gerçekçi temellere oturtulması beni kitaba daha da bağladı diyebilirim. Polisiye romanlar ne kadar gerçekçi olursa odaklanmak o kadar kolay oluyor diye düşünüyorum. Sveistrup bu konuda başarılıydı.
Kitabın bana göre tek olumsuz yanı, polisiye türüne göre fazla betimleme içeriyor oluşuydu. Yazarın olayların ve karakterlerin davranışlarının sebeplerini okura daha iyi aktarabilmek için bazı yerleri uzun tutması ilk başta sıkıcı ve yorucu gibi gözükse de alışınca gayet doğru bir tercih olduğunu düşündürüyor insana. Fakat yine de kitap biraz daha kısa olabilirmiş, sayfa sayısı 500'lere indirilebilirmiş diye düşünmeden de edemedim.
Katil gerçekten sürpriz oldu bana. Kolay kolay tahmin edilecek gibi de değildi. Ayrıca final sahnesi de güzeldi diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası, polisiye severlere bu kitabı rahatlıkla önerebilirim. Kestane Adam gerçekten güzel bir polisiyeydi.
132 syf.
·
Puan vermedi
Yazar romanlarıyla olduğu kadar, öyküleriyle de okurunu etkilemeyi biliyor. Sabahattin Ali'nin romanlarını okuduktan sonra öykülerini de okumak istemiştim; Değirmen, Sırça Köşk ve şimdi de Kağnı yazardan okuduğum öykü kitapları oldu. Biraz Kağnı'dan bahsetmek gerekirse:
30-40 sayfalık bir öykü ile 5-10 sayfalık birçok öyküden oluşan bir derleme Kağnı. Dönemin hayat koşulları, Anadolu insanının sıkıntılarını konu alıyor öyküleri. Gereksiz kelime oyunlarıyla, abartılı betimlemelerle okuru yormuyor yazar ama dili basit de değil. Romanlarından alışık olduğumuz üslubunu bu öykülerinde de görüyoruz diyebilirim. Öykülerin neredeyse hepsini sevdim. Kitabı okumak için yazarın yazım tarzı ve üslubu yeterliyken, anlatmak istediği hassas konularla ve anlamlı temalarla herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği öykülere imza atmış. Herkese önerebilirim Kağnı'yı. Öykü severlerin okuduğuna pişman olmayacağı kitaplardan.
504 syf.
8/10 puan verdi
Yazarın mitoloji ile polisiyeyi harmanladığı güzel bir kitabıydı. Temposu düşük, gerilimi ve aksiyonu azdı. Zaten yazarın kitaplarındaki işleyiş böyledir genellikle: Aksiyonlu sahnelerden ziyade daha çok bir bulmacayı çözmek, bir yapbozun parçalarını bir araya getirmek gibidir olay örgüsü. Salt bir polisiye değil, edebi polisiye türüne girer yazarın kitapları. Bu kitabında göçmenlerin yaşadığı zorluklara, siyasi meselelere, ırkçılığa değiniyor ve böylelikle eser salt bir polisiye olmaktan çıkıyor. Bu durumun olumsuz yanı kitabın biraz polisiye özelliğini köreltmesi. Daha çok bilimsel terimler, polisiye bilgiler duymak iyi olabilirdi.
Uzun lafın kısası güzel bir kitaptı, tavsiye edebilirim. Özellikle oluşturulan katil profili başarılıydı diye düşünüyorum.
416 syf.
7/10 puan verdi
Yorumum 1000kitap'ta olacağı gibi pekçok platformda kitap hakkındaki ilk inceleme olacak. Spoiler yok tabii ki.
Polisiyenin ustalarından Connelly'nin yazdığı Yangın Gecesi, Renee Ballard serisinin 3. kitabı. Serinin ilk kitapları ile doğrudan bağlantısı olmadığı için tek başına da okunabiliyor. Ayrıca kitapta yazarın en ünlü karakteri Harry Bosch da yer almakta.
Aksiyonu, gerilimi az olsa da insanı sürekli merakta bırakan bir olay örgüsüne sahip. Birbirine dolanan farklı cinayet dosyaları, bitmek bilmeyen gizemler... Temposu düşük olsa da gizem ve merak unsurlarının başarılı bir şekilde kullanılmasıyla ve yazarın sade üslubuyla akıcılık ve sürükleyicilik sağlanmış. Yazarın daha önce Şair kitabını okumuştum. Onda da bu kitaptaki gibi temposu düşük; aksiyonu ve gerilimi sonlarda artan bir kurgu vardı.
Fazla uzatmayayım, polisiye severlere önerebileceğim kitaplardan Yangın Gecesi. Şans verilebilir.
412 syf.
5/10 puan verdi
Savaşın insan psikolojisine etkisi, savaş olgusunun genel anlamda zararları, siyasi çıkarlar, rant kavgaları gibi konular işlenmiş kitapta. Tek elle tutulur güzel şey bu tür konulara değinilmesiydi. Onun dışında yazarın standartının altında, ortalama bir kitaptı bence. 400 küsur sayfalık bu kitabın bazı bölümlerinin gereksiz uzatıldığını düşünüyorum. Yani okusanız da olur okumasanız da. Okumak için öncelik verilecek bir kitap değil de daha çok zaman geçirmelik, aksiyon filmi tadında bir kitaptı. Yazarın daha iyi kitapları var.
534 syf.
6/10 puan verdi
Kitabın bu sitedeki ilk yorumu. :)
Ian Rankin ile tanışma kitabım oldu Karanlıktakiler. Kitap, Dedektif John Rebus serisinin 11. kitabı. Seri aslında 20'den fazla kitaptan oluşmakta ancak dilimize serinin ilk 12 kitabı çevrilmiş şimdiye kadar. Ayrıca serinin bazı kitaplarını önceden YKY de basmış ama herhangi bir sıraya bağlı kalmadan yapmış bunu. Alfa sağ olsun seriyi sırayla basmaya başlamış ve yarısına kadar da gelmiş...
Olaylar İskoçya'da geçiyor ve kitabın olay örgüsü sakin bir şekilde ilerliyor. Kitabın sonlarına doğru biraz hareketlenme oldu ama kitabın bütününü ele alırsak gerilim ve aksiyon unsurları biraz az diyebiliriz.
Yazarın dili sade, okuru yoracak türden değil. Sadece ilk başlarda biraz fazla karakter var gibi geliyor insana ama kitabın atmosferine alışınca her şey yerli yerine oturuyor.
Siyasi çekişmeler, rant kavgaları, kadınların yaşadığı zorluklar gibi konular da ele alınmış kitapta. Böyle olunca da kitap salt polisiye olmaktan çıkıp biraz daha hayatın içinden bir kitap olmaya yaklaşıyor.
Uzun lafın kısası sevdiğim bir kitap oldu ama "biraz daha aksiyonlu olsa daha da güzel olurmuş..." demeden de kendimi alamıyorum. Sondaki şaşırtmaca da çok güzel kurgulanmıştı. Yazarın kalemiyle tanışmanızı öneririm.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
180 syf.
6/10 puan verdi
Yorumum kitabın 1000Kitap'taki ilk incelemesi olacak.
Yazarın kitapları daha önce birçok yayınevinden yayımlanmış ama serinin sıralamasına önem verilmeden yayımlanmış. Mylos ise yazarın Komiser Montalbano serisini sırasıyla yayımlayacağını duyurdu. Suyun Şekli ise bu serinin ilk kitabı.
Kitabımız temizlik görevlilerin nüfuzlu bir mühendisi hiç
416 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın bu yeni baskısının 1000kitap'taki ilk incelemesi olacak yorumum. :)
İskandinav polisiyesinin ünlü isimlerinden Henning Mankell'in Kurt Wallender serisinin ilk kitabı oluyor Karanlık Yüz.
Ana karakterimiz Kurt Wallender özel hayatındaki sorunlarla cebelleşen bir polistir: Eşiyle ayrılmanın eşiğindelerdir, kızı ile ilişkileri sorunludur, babasının huzursuzlukları ve davranışları akla bunama ihtimalini getiriyordur...
Wallender günün birinde amirinin tatilde olmasından dolayı bir cinayet soruşturmasının başına geçince özel hayatındaki sorunları bir nebze unutmak için işine dört elle sarılır ama işi hiç kolay olmayacaktır...
Kitabı edebi polisiye kategorisinde değerlendirebiliriz. Yani bizim ülkemizden örnek verecek olursak Ahmet Ümit tarzı gibi olduğu söylenebilir. Salt bir polisiye, macera veya kaçma-kovalamaca sahneleriyle dolu Hollywood filmleri gibi bir kitap değildi. Hayatın içinden bir kitaptı. İkili ilişkilerdeki sorunlar, göçmenlerin yaşadığı zorluklar, ırkçılık gibi konular da işlenmişti. Benim için kitabı güzelleştiren etkenlerdi bunlar.
Yazarın üslubu yalın ve sadeydi. Okuru yoracak abartılı uzunlukta mekan betimlemeleri ve çeşitli konulardaki teknik terimler yok denecek kadar azdı. Ayrıca İskandinav ülkelerine has uzun ve sessiz harflerle dolu özel isimler de yoktu. Haliyle kafa karıştıracak, okuru sıkacak gereksiz detaylar olmadığından akıcı bir kitap olduğu söylenebilir.
Uzun lafın kısası özellikle bir başlangıç kitabı olarak sevdiğim bir eser oldu Karanlık Yüz. Polisiye severler, henüz Mankell ile tanışmadıysanız mutlaka şans vermelisiniz yazara.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
255 syf.
6/10 puan verdi
Yazardan okuduğum ikinci kitap ama yazarın meşhur karakteri Hercule Poirot ile tanıştığım ilk kitap oldu. Meşhur dedektifin yolu ülkemizden, İstanbul'dan geçiyor bu kitapta.
•
▪Arka Kapak▪
Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemeyecek durumdadır. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağsalim trende olduğu anlaşılır. Ancak defalarca bıçaklanarak öldürülen Amerikalı yolcunun kompartımanının kapısı içeriden kilitlidir.
Sonunda trende yolculuk etmekte olan Hercule Poirot cinayeti incelemeye başlar. Ancak kimi yolcular cinayetin izlerini yok edebilmek için yaşlı dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar.
•
Kurgusu biraz enteresan; hem gerçekçi hem de hayalgücünde aşırılığa kaçtığını düşündürten bir kurgusu var. Her şey gayet gerçekçi bir şekilde ilerliyor ama sonda öyle bir durum meydana çıkıyor ki "Hadi be daha neler!" dedirtebilecek cinsten.
Yazar sade bir dil kullanmış; uzun betimlemelerle okuru sıkmamış.
Olay örgüsü durağan ve sakindi. Temposu düşük, gerilim seviyesi düşük olsa da merak unsuru iyi kullanıldığı için sürükleyicilik az da olsa sağlanmış diyebilirim. Günümüz polisiyelerinde sıklıkla olduğu gibi kaçma-kovalama sahneleri yoktu. Dedektifimizin tanıkları dinlediği, kanıtları değerlendirdiği; "arkasına yaslanıp düşündüğü" bir kitaptı.
İşin özü, bence "herkes okumalı" veya "kesinlikle okunmalı" denilemeyecek ama okunabilecek; polisiye severlere önerilebilecek bir kitaptı.
Ayrıca sinemaya da uyarlanmıştı bu eser. Kitabını severseniz belki filmini de izlemek istersiniz.
