- " (...) Zulüm, bir şeyi lâyık olduğu yerin gayrına koymak...
Büyük İslâm velisi şöyle diyor:
"Hakkı anacak yer gönüldür; ona hakka gayr olanı koymak zulümdür!"
Ne için yaratıldık ve gönlümüze neleri dolduruyoruz... İşte bütün mesele!.."
Esseyyid Abdülhakim Arvasi der ki:
"Ahir zaman da imânı korumak çok zordur. Bir ânlık gaflet, sonsuz felâkete sebep olur. İmâm-ı Rabbanî (Kuddise Sirruh) Hazretlerine: "Bunun çaresi nedir?" diye soruyorlar. Mübarek tek kelimeyle cevap veriyor:
- "Kim bu felâketten kurtulduysa, git onunla beraber ol. Ne okuduğun, ne ettiğin seni kurtarmaz Hiç kimse deryaları yüzerek geçemez. Mutlaka bir gemiye binmek zorundadır. O gemiye binmeyen yolun başında kalır. Gemi selâmetle limana ulaşırsa yalnız kaptan değil, içindeki herkes kurtulur. Geminin içinde bulunmak lâzımdır. Gemide ol yeter. İsterse gemideki paspas ol. İşte bütün mesele bu gemide olabilmektir. Kurtulanlarla beraber olmakta. Rabbim bizleri gemideki paspas olabilmeyi nasip eylesin. (Amin)
Bu büyükler sonradan gemiden atacakları kişiyi (kişileri) baştan gemiye almazlar."
- "Eğer medeniyet, millî gelir alfabeyle artsaydı Ruslar, Çinliler alfabe değiştirirdi. Kendi alfabesini değiştiren hiçbir millet yok, olmayacak da. Öyleyse bu çılgınlığın sebebi ne?.."
Yalanla beslenen bir neslin ızdıraplarıyla karşı karşıyasınız; ızdırapları, isyanları ve arayışlarıyla. "Yirmi yıldır her toplumsal sınavda çaka çaka başımız döndü" diyor şair. Asırlık bir faciayı üç kelimeye hapsetmiş:
"Uşaklaşmayı uygarlaşmak sanmak".
- "Akıl, devlerin değil cücelerin silahı. İnsiyaktan daha ahmak bir meleke. Küstah, şımarık, mütecaviz.
İnanç asildir!
Medeniyetler onun eseri. Biri mühendisleri yaratır, öteki kahramanları...
Türkiye, dilleri de dilekleri de ayrı iki topluluğun yan yana yaşadığı bir ülke oldu: halkla aydın. Bir mukaddesler enkazı içinde çırpınan muzdarib ve sahipsiz yığınla, Avrupa intelijansiyasının mağara duvarına vuran gölgeleri.
- "İslâmiyet, "ölülerinizi hayırla yad edin" der.
Asil bir ihtar!
Ölülerinizi yani sizden olanları, aynı mukaddeslere inanan, aynı kavgalara katılan, aynı emel veya hınçları bölüşen insanları..."
"Bin nedametle nihayet anladık ki dünyada belki her şeyi bulmak kolay, kendini bulmak zormuş.
Kendimizi nerede bulalım?
Kendi dışımızda nereye koştuksa gurbette kaldık."