Karşımda tanıdık bir silüet vardı. Yüzü karanlıkta kalıyordu ama gölgesinden bile onu tanıyabilmiştim. Şaşkın bacakları sokak lambasına doğru yarım bir adım attığında yüzü iyice belirginleşti ve yeşil gözlerine bir ışık yansıdı. Kıpırdayamadım.
"Sahra..."
Adım afallamış dudaklarından çıktığında yankı yapmıştı.
"Ahmet..." dedim ben de.
Adının yanına bir şey ekleme ihtiyacı hissetmedim. Öylece Ahmet deyiverdim...