Siz hiç çocuklarınıza kızmıyor musunuz?" diye so-ruyorlar. Ben de onlara, "Ben çocuklar anneleri büyü-tür diyorum, melekleştirir değil" diye cevap veriyorum.nasıl hiç günah işlemeyen biri yoksa, elbette çocuklarıyla kurduğu ilişkide hata yapmayan insan-lara denk gelmek de mümkün değil. Ancak herkes günah iş-liyor diye günahı meşrulaştır-madığımız gibi, çocukla olan iletişimimizde de yaptığımız yanlışları meşrulaştıramayız. Hata yapana düşen hata-sından ders almaktır. Israrla hata yapıp, ders çıkarmı-yorsak o zaman biraz durup düşünmek gerekir.Hâlbuki tecrübe dedi-ğimiz şey yaş almak-tan değil, yaşadığımız senelerin bize kazan-dırdıklarıyla ölçülü-yor.
Aslında annelik, çocuğumuzla çocukluğumuzu el ele tutuşturup yürümek gibi bir şey. İçindeki çocuğun sesine, hissettiklerine kulak verdikçe, anlamaya çalış-tıkça hakkını verebildiğin emanetçilik... İçinin kıvrım-larına doğru yolculuk...Daha derine indikçe kendini keşfettiğin arkeoloji çalışması... "Seni çok seviyorum." diyen kocaman yüreğe layık olma çabası... Yaslanınca hayal kırıklığına uğratmayacağına inandırdığın dağ... Tüm kaygılardan sıyrıldıktan sonra ortaya çıkan gü-ven... İçine pek çok kalp sığdıran koca bir alan...
Doğaya geldiğimde nefes alabiliyorum" diyor Car-los. "Burada varlıkları duyabiliyorsun. Şehirde hiçbir şey du-yamıyorsun çünkü her şeyi duyuyorsun. Şehirde her şey apa-çık. Burada ne kadar yakından bakarsan o kadar çok şey gö-rüyorsun."