Bu ne güzellik, bu ne yüz, bu ne güldür?
Acaba acaba saçın Amberi görüp mis kokulu olmuş?
Bu ne saç, bu ne kakül, bu ne zülüftür…
Aklım saçının kokusuyla doludur,
Bu ne güzel koku, bu ne ıtır, bu ne hoştur…
Aşk içimizdeki en iyiyi ortaya çıkarmak ister, tam tersini değil. Bu yüzden birinden ne zaman vazgeçmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekir. Kendimizi ve karşımızdakini suçlama döngüsünden çıkarak, duygularımızı iyi okuyarak ve kucağımızda yaşadığımız güzel zamanlara minnet duygusuyla kapıdan çıkıp gidebilmeyi öğrenebilmek çok büyük bir erdemdir.
Doğada açan bir gül” ben neden bir papatya değilim?” Demez, avını yakalamak için atılan kaplan “ben neden vejetaryen değilim?” Diye kendine sormaz. Her şey ve herkes kendindedir ve doğa kanunları kendi yasalarımıza göre yaşamamızı söyler. İnsan insan gibi yaşamalıdır, güller gül gibi…
Eğer yıllarca güneşten saklandıysanız ve daha sonra karanlığınızdan çıkmaya karar verdiyseniz, güneşin, sanki siz hiç ayrılmamışsınız gibi orada parlamaya devam ettiğini görebilirsiniz. Özür dilemenize gerek yoktur. Sadece başınız kaldırın ve güneşe bakın.
Ölüm derin bir huzura erişmeniz de çok önemli bir öğüt verir. Bu öğüt, her şeyin geçici olduğu ve zamanla kaybolup gideceğidir. Eğer sabrınız varsa, bu da geçecek.
“Kalpteki incelik sevgi yaratır.
Sözlerdeki incelik güven yaratır.
Düşüncedeki incelik derinlik yaratır.
Bunlara sahip olan insan ise her zaman kendini aratır.”
Lao Tzu
“Demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın. Varsın boyun olmasın bir söğüdünki kadar. Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?“
-Cyrano de Bergerac