Parklarda, kaldırım taşlarında, şarabımı yudumlayıp, sızmadım, fakat sokak lambaları iyi tanır beni. Ki aşk şarabından sarhoşluğum var. Huysuz akşamlarda, acımasız yağmurlarla ıslandım. Tanıyamadım kendimi, yabancı, bir başkası sandım. Oysa ki hiç bu kadar ben gibi hissetmemiştim kendimi , böylesine kapılmamıştım, yıllar öncesinden tanımış gibi yakın bulduğum bir suretin varlığına. Fesleğenler ve beyaz güller, naneler korkularıyla büyülememişti beni. Gök, hiç bu kadar kızgın gürlememişti. Bir masada eski dostlarla geçmişi bu kadar hasretle yad edmemiştik. Gülüşünde ki o kesik ses tonu, bana aşkı böyle yoğun, böyle ihtişamlı sunmamıştı altın tepside.