'SPOİLER VARDIR'
Romeo ve Jüliet ölmemeliydi! Mutsuz son ile biten filmleri, romanları, hikâyeleri çok severim aslında ama ilk kez bir şeyin mutsuz son ile bitmesi hoşuma gitmedi. Olay örgüsü mutsuz sona doğru biraz bizim klasik tabirimizle Türk filmi gibi yaklaştırdı. Mutlu son yakışırdı bu tiyatronun sonuna iki ailyei birleştiren olgu 'ölüm'
ROMEO:
Ah Sevgili Jüliet,
Neden böyle güzelsin hâlâ? Yoksa
Ele avuca sığmayan ölüm mü aşık oldu sana?
İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına.
MONTEGUE:
Ama herkese yaşama sevinci veren güneş,
Kaldırmaya başlarken en uzak yerlerinde doğunun
Işıktan eve kaçıp kapanıyor oğlum,
Çekip perdelerini güzelim gündüze kilit vuruyor,
Kendine uydurma bir gece yaratıyor.
Sen neymişsin be Shakespeare!
Seni okumayan çok şey kaybeder! Okuduğum ilk Shakespeare kitabı ve bir dil bu kadar güzel kurgulanarak bir sanat eseri ortaya çıkarılır. Okurken insan, kelimelerin ip gibi peşi sıra bu kadar uyumlu dizilmiş olmasına hayran kalıyor.
“To be or not to be”, “Olmak ya da olmamak” yıllarca duyduğumuz bu kelimeyi en sonunda orijinal yerinde görünce ise çok heyecanlandım. Benim için büyülü bir andı. Sanki yıllarca Mona Lisa’nın adını duyduktan sonra en sonunda karşımda görmüş gibi mutlu oldum.
Ey Saygın Ruh Hamlet! Selam olsun sana! Mezarında Rahat Uyu! Bir Fatiha’da benden olsun sana!
HamletWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202045,1bin okunma
KRAL CLAUDIUS:
Ama sevginin zamanla ne olduğunu bilirim.
Türlü örnekleriyle gördüm nasıl sönüyor.
Sevginin ateşi, pırıltılar,
Bir şey var sevginin alevleri içinde
Kendi kendini yiyen bir fitil, bir kömür var.
HAMLET:
Ah bu katı, kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!
Ya da Tanrı yasak etmemiş olsa
Kendi kendini öldürmesini insanın!
Tanrım! Ulu Tanrım! Ne bunaltıcı, ne berbat,
Ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana.
Spoiler vardır!
Başkahraman Prens Mişkin önderliğinde entrikalarla, çapraz ilişkilerle, şok gelişmelerle geçen bir aşk romanıdır. Ama Prens Mişkin en sonunda hepimizi üzer! Kitabı bitirip etkisinden hemen kurtulan olamamıştır herhâlde.
Oysa ne kadar çok isterdik mürüvvetini görmek, 40 gün 40 gece düğününü yapmak.
Dostoyevski’nin diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da otobiyografik anlatımı yine oldukça ön planda olduğunu görmekteyiz. Kendi idam olayındaki hislerini, geçirdiği sara nöbetlerindeki yaşadıklarını Prens Mişkin aracılığıyla okuruna duyurmuştur.
Peki okurken ‘General İvolgin’ karakteri size bir yerden tanıdık geldi mi? Şener Şen’in “Neşeli Günler filmindeki ‘Atma Ziya’” karakterinin tam Rus versiyonu. :)
Ya Nastasya Filipovna karakterine ne demeli! :( Günümüz kadın cinayetlerinin neden, sonuçlarına ve ölüme giden sürece ışık tutan çok başarılı işlenmiş bir karakter. Rogojin tarafından bir gün öldürülebileceğini bile bile bu yoldan çıkamıyor.
Okuduğumuz üzere Prens Mişkin ile mutlu bir evlilik arifesinde iken şehirdeki dedikodular, bu evliliğe olan tepkiler aldı başını gitti. Düğün günü yaklaştıkça bu baskıdan doğan sinir krizleri Nastasya Filipovna’da baş göstermeye başlar. Artık daha dayanamayan Nastasya Filipovna, düğün günü Rogojin’e şu cümleleri kurarak Rogojin’le uzaklara kaçar:
“Kurtar götür beni! Nereye istersen… Şimdi!” İşte bu Nastasya Filipovna’nın bir kadın cinayetine sürüklenmeden önceki son sözleridir!
BudalaFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 201925,1bin okunma
Sanat evrenseldir. Sanatçı ise insanı evrensel olarak ele almalıdır. Sanatın gözünde insanlar Türk, Rus, Alman, Fransız diye ayrılmaz. İyi insan ve kötü insan olmak üzere ikiye ayrılır. Dostoyevski dünyanın sayılı yazarlarından biri olmasına rağmen maalesef bu eserinde evrenseli yakalayamamıştır. İçinde Türklere beslediği düşmanlığı bu romanında
Sonra ansızın dönerek, "İyi ama cevap vermedin ona kardeşim," dedi. "Mutlu musun?"
Prens, sonsuz bir kederle, "Hayır, hayır, hayır!" diye bağırdı.
Rogojin hınçla güldü.
"Yok bir de 'evet' deseydin!"
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, 1849’da I.Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Tam 10 ay, neyle suçlandığı söylenmeden bir kalenin hücresinde tutulup hakkında verilecek hükmü bekledi. Ve bekleyişten sonra karar açıklandı. Karar bıçak gibiydi: Ölüm… Diğer isyancılarla meydanda kurşuna