Belki de insanlar hakikaten böyle deliriyorlardır. Bir şeyi kafaya takıp onunla zihninin içine küçük bir delik açıyor, sonra kurcalaya kurcalaya o deliği bütün bir aklı yutacak kadar büyütüyordur.
Yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. Kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüskafesini ateşle sıvazlıyor ve seni içeride kapkara kurum tutuyorsun. 
Kimseyi istemiyorsun yanında, ama durup durup da yalnızlıktan şikayet edesin geliyor. Bir şeyden şikayet edebilmek için bile insan lazım. Öyle hileli bir şey bu…
Ne düşmanım, ne pişman ama çok kırgınım bu hayata. Kalbimle yürüdüğüm her yolun sonunda, kalbim elimde geri döndüm. Artık sadece kendime ağlıyorum çünkü ben beni sevgiye inanarak öldürdüm…
“Çevremdeki herkes beni çok güzel, kibar, nazik, iyi kalpli, yardımsever biri olarak görüyor hocam. Ben artık bunları duymaktan çok sıkıldım. Madem öyle, ben neden hala çok yalnızım?”