Kitabın başındaki tiyatro bölümünde şövalye şöyle bir söz söylüyor: Bizim dönemimizi hatırlıyor musunuz Bayan de Blinval? Dünya’nın en uysal, en neşeli, en nüktedan halkıydık. Hep güzel şenlikler yapılır, hep güzel mısralar yazılırdı. Her şey muhteşemdi. Bin yedi yüz ...
Bu mısralar beni oldukça etkiledi. Günümüzde de böyle insanlar var çünkü. Eğer bir şeyler yazılmıyorsa, insanlar karşı çıkmıyorsa onun iyi- sorunsuz olduğunu düşünen insanlar. Birileri eleştirmeye başlayınca hemen karşı çıkıp, kötülemeye çalışanlar.
Kitabı genel olarak beğendim. Adam baştan kürek mahkumiyetini şiddetle reddederken idamın uygulanacak günün yaklaşmasıyla yaşamayı daha fazla arzulaması, arkada bıraktıklarını daha fazla düşünmesi bedenimizin ne kadar hayatta kalma dürtüsünde olduğunu bana hatırlattı. Ne olursa olsun yaşamak istiyor.
“Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya altı haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu iniltiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün endişelerine de demeli? Giyotin sehpasına çıkan o ıstırap merdivenine ne demeli? “