Romanda, 1870’lerin temel toplumsal sorunlardan biri olarak, tekstil makina ürünlerinin çıkrık ürünlerine baskı yapması ve çıkrık ürün satışlarını ortadan kaldırmasına değinilirken, diğer yandan toplumu yöneten Bolu valisi ve etrafındaki eşrafın, söz konusu sorunu sanki bir mezhep savaşı varmış gibi yönetmeleri anlatılıyor denebilir.
Romanda özetle, sanayileşmenin Türk toplumu üzerindeki etkileri anlatılıyor denebilir.
Toplumcu gerçekçiliği dile getiren ilk yazarlardan biri olan Sadri Ertem (1898-1943), Sabahattin Ali’lere ilham veren ve yol gösteren bir yazar olarak anılıyor.
Konusu kısaca: “Bir İngiliz subayının 1877 yılında savaş gemileri yoluyla Selamik ve İstanbul‘a gelmesi, İstanbul’daki yaşam ile Batı yaşamını kıyaslaması, Aziyade isimli bir kadınla tanışması ve ona tutulması, Aziyade'yi tanıdıkça Doğu yaşayış tarzını daha yakından tanıması, Türklerle Rusların savaşında Türk tarafında savaşa katılması ve vefatı” denilebilir.
Roman’ın 94 ilâ 103. sayfaları arasını özellikle okumanızı öneririm. Bana çok ilginç geldi.
ytearastirmalari.com/DergiTamDetay.a...
AziyadePierre Loti · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021779 okunma
Hayatımda; gerçek hayatımda bazı insanların zaman ve hacim olarak bu kadar az yer kaplamasına rağmen neden varlıklarını zihinsel hayatımda inatla sürdürdüklerini anlamaya çalışıyordum.
Zor zamanlarda hayatla başa çıkmaya çalışan insanların hikayesi.
1980’lerin başında 14 yaşında olan ve Antalya’nın Şaranpol Mahallesinde yaşayan Filiz’in, 1980’lerin sonunda, 20 yaşlarında Almanya’nın Şaranpol mahallesi olan Freuzberg’e yolculuğu ... sonrasında 2019 yılına, 53 yaşına kadarki hayatı ...
Roman’da, ikili ilişkilerde ayrılışların ve uzaklaşmaların çok güzel bir dille anlatılması.
Bu kadar yoğun insan ilişkilerinin, cinsellik konularına girmeksizin çok güzel işlenmesi.
Yazar Şükran Yiğit’in bugünün diliyle, modern Türkçeyle yazdığı nefis bir roman.
Okurken bir çırpıda sizi sarıp sarmalayan bir roman.
Şiddetle öneriyorum.
“.. Eyüp’te herkes çok sakin ve oldukça kararlı. Kahvehanelerde, akşam vakti, en küçüklerinde bile seviye farkı gözetmeden zenginler ve yoksullar, paşalar ve halktan adamlar toplanıyorlar... (Hey gidi bizim demokrat milletimizin, Batı cumhuriyetlerimizin bilmediği şu eşitlik!) Çok bilgili biri de bulunur oralarda, günlük gazetelerde çıkan anlaşılmaz yazıları çevresindekilere açıklar, herkes onu sessizce ve inanarak dinler. Alışılmış olduğu üzere, bizdeki kenar mahalle kahvehanelerinde İngiliz birası ve apsent içerken yapılan hararetli tartışmalardan burada iz yoktur, Eyüp’te içtenlikle ve dinsel bir saygıyla siyaset yapılır.
İnançlarını ve ciddi bir biçimde dürüstlüğünü korumuş bir halktan ümit kesmemek gerekir.”
Kimliği, mahalle baskısı yoluyla oluşturulan, İspanyol koloni yöneticisi Zama, kendine dayatılan kimliği kabul etmez ve kimliğini değiştirmeye çalışır.
Mevcut kimliği içinde sıkışmış Zama, ne yaşadığı Güney Amerika’daki İspanyol kolonilerinden İspanya’ya dönebilir ne de kolonilerde istediği hayatı yaşayabilir. Kendini adeta arafta hisseden Zama, ne iç aleminde dikiş tutturabilir, ne de dış alemde!
Bir metafor olarak nehir, istemediği balığı dışarı atmak üzeredir.
ZamaAntonio di Benedetto · Alakarga Sanat Yayınları · 201935 okunma
“Sevgi söğüt ağacının dalları gibidir; ağaç güçlü dallarından birini kaybettiğinde acı çeker, ama ölmez. Dahası bütün hayatını boşluğu dolduracak yeni dalın büyümesine adar”