Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rana Yılmaz

Rana Yılmaz
@Yesilvadi
O gemi bir gün gelecek...
Eğitimci
Lisans
İstanbul
77 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
336 syf.
·
Puan vermedi
·
38 günde okudu
İslamofobi
İslamofobiİbrahim Kalın
9.5/10 · 71 okunma
Reklam
Tarihsel olarak “Müslüman öteki" nin kültürel ve sosyal açıdan tanımlanması nosyonunun köklerinin emperyalizm ve sömürgecilik anlayış ve tecrübelerine uzandığı ve İslam'a ve Müslümana karşı duyulan korku veya nefretin günümüzdeki anlamıyla İslamofobi olarak tanımlanıyor olması ihtimali bir gerçektir. Mevcut güçler açısından, İslam'a geçişi engellemek için İslam ve Müslümanları hayal edilebilecek en kötü ışık altında resmetmeleri ve aynı zamanda Avrupalıları Batı Avrupa'nın İslam'la ilişkide olduğu tarih boyunca Sınırlarındaki güçlere karşı direnmeye teşvik etmeleri, çıkarlarına uygun düşen bir durumdur. Zaman geçtikçe İngilizler tarafında hakikí ilmi çalışmaların ve farkındalığın yaşandığı dönemler olmuştur; ancak Haçlılar, emperyaIizm ve sömürgecilik vasıtasıyla cehalet, çatışma ve şeytanlaştırma da mevcut olmuştur.ʻ Bu zaman süresince Müslümanlar, "vahşi," "geri zekâlı," "deli" veya "fanatik dinî militanlar" olarak resmedildiler. Müslümanların bu şekilde olumsuz olarak nitelendirilmeleri Müslüman ötekinin olumsuz temsilinde ve ele alınmasında bugün hâlâ mevcuttur. Ki bu durum mevcut güçlere katkıda bulunma ve sosyal, ekonomik ve siyasal hayatta var olan hâkimiyet ve boyun eğdirme şekillerinin meşrulaştırılma çabalarının bir parçası olarak vardır.
1990'lardan beri Almanya, Hollanda ve Avusturya'da üç önemli değişim meydana geldi: 1990' da Almanya'nın birleşmesi, 1992'de Avusturya'nın Av- rupa Birliği'ne kabulü ve Hollandalı film yönetmeni Theo Van Gogh'un Müs- lüman bir Hollanda vatandası tarafından 2002'de öldürülüşüyle gerçekleşen ilk meşhur

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Paul Sniderman, ufuk açıcı eseri the Outsider da 1980'lerden bu yana Avrupa'da ortaya çıkan iki yapısal özellik tespit etmektedir: Göçmenlerin ve yabancıların derin hoşgörüsüzlükleri ve göçmenlerle yabancılara karşı oluşan toplumsal kini harekete geçirmeye adanmış en azından bir siyasi parti. Mazzoleni, Steward ve Horsfield ve Norris, üçüncü bir özellik eklerler: Göçmenlerin negatif özelliklerini ele alıp korku alanını genişleten popülist medya. Popülist medyanın Avrupa'daki İslam'ı ele alışı, belki de İslamofobiyi yaratan en önde gelen unsurdur."
"Kelamcılar, Allah açısından nübüvveti zorunluluk ve imkan bağlamında tartışmışlardır. Mutezill alim Kadı Abdülcebbar'a göre, peygamberlik hem peygamberin kendisi için hem de bizim için bir lütuftur. Eğer peygamber göndermek biz insanların yararına ise Allah'ın bizlere peygamber göndermesi vacip olur, göndermemesi uygun değildir. Zaten ümmet, peygamber göndermenin göndermernekten daha hayırlı olduğu hususunda ittifak etmiştir.43 Yine ona göre, Allah'ın iyi ve kötü fiilieri insanlara tanıtınası gerekir. Eğer Allah bizi hem sorumlu tutup hem de bunların iyi mi kötü mü olduğunu tanıtmamış olsaydı kusurlu davranmış olurdu. Allah'ın bize peygamberi tanıtmasının yolu da onların doğruluğunu destekleyen mucizelerdir." DEİZMİN MEYDAN OKUMALARINA KARŞI İSLAM DÜŞÜNCESİNİN SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ: YENİ BİR NÜBÜVVET GELİŞTİRME TEORİSİ - İSLAM VE YORUM II, 1. Cilt. / Dr. Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Altunışık
Reklam
"Kadı Abdülcebbar'a göre, peygamberlerin getirdiği şeyler akılda genel olarak bulunan şeylerin tafsilatıdır. Akılda genel olarak zaten masiahat ve mefsedet bilgisi vardır. Ancak bu genel bilgi ile hangi fiilin zararlı veya faydalı olduğunu bilemeyiz. İşte bu yüzden Allah bizlere bu fiilieri öğretmek için peygamber göndermiştir. Yani peygamberler, akılda genel olan bilgileri onayiayan ve açıklayan bilgileri bize getirmişlerdir. " DEİZMİN MEYDAN OKUMALARINA KARŞI İSLAM DÜŞÜNCESİNİN SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ: YENİ BİR NÜBÜVVET GELİŞTİRME TEORİSİ - İSLAM VE YORUM II, 1. Cilt. / Dr. Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Altunışık
"Deistlere göre, ahlaki doğruların ne olduğunu bilmek isteyen kişinin Tanrıyı taklit etmesi yeterlidir. Paine bunun nasıl yapılacağını ise, "insanın ahlaki görevi, yaratılış sırasında yarattığı tüm varlıklara Tanrı'nın gösterdiği ahlaki iyiliği[ni] ve cömertliğini taklit etmesini içerir. Tanrı'nın insanoğluna yaptığı günlük iyilikler örnek alınarak, bunların insanların birbirlerine olan davranışlarında da sergilenmesi gerekir" diyerek24 açıklamaktadır. Ancak böyle bir taklidi insanların yapabilmesi ciddi bir sorundur. Ömrü akıl yürütmeyle geçmiş filozoflar bile birçok konuda uzlaşamamışken, Tanrının insana ve evrene karşı cömertliğine bakarak oradan kendisi için bir yaşam tarzı oluşturabilecek yetkinlikte kaç insan vardır?" DEİZMİN MEYDAN OKUMALARINA KARŞI İSLAM DÜŞÜNCESİNİN SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ: YENİ BİR NÜBÜVVET GELİŞTİRME TEORİSİ - İSLAM VE YORUM II, 1. Cilt. / Dr. Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Altunışık
"İngiliz deizminin ünlü isimlerinden Matthew Tindal'a (ö. 1733) göre, Tanrı insanı yaratırken hakikati bulması için gerekli olan araçları insan zihnine yüklemiştir. Dolayısıyla insan, hakikati ve Tanrının kendisinden ne istediğini aklı ile bulabilir. Nasıl ki göz güzel ile çirkini ayırabiliyor ise akıl da' ahlaki olan ile olmayanı birbirinden ayıra bilir ve iyi olana meyleder." DEİZMİN MEYDAN OKUMALARINA KARŞI İSLAM DÜŞÜNCESİNİN SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ: YENİ BİR NÜBÜVVET GELİŞTİRME TEORİSİ - İSLAM VE YORUM II, 1. Cilt. / Dr. Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Altunışık
Algı ve Gerçek
Algının gerçekleri nasıl şekillendirdiğinin güzel bir örneği, Müslüman ülkelerdeki çatışma haberleridir. Dünyann her tarafında birçok şiddetli çatışma vuku bulmasına rağmen, medyanın en çok dikkatini çekenler, İslam aleminde olanlardır. Bunun sebebi, kısmen bu çatışmaların çoğunun Batılı çıkarlarla bağlantılı olmasıdır; fakat bu yaklaşımın izleri aynı zamanda derin bir kültürel önyargıya da dayandırılabilir. Afrika'da, Latin Amerika'da ve Asya'da milyonlarca insan, elim ve kesin bir şekilde reddedilmesi gereken çatışmalarda vahşice ve trajik bir şekilde öldürülürken, genel izlenim, en kanlı çatışmaların Müslümanların topraklarında olduğudur. 2007 yılında yirmi dört ülkede gerçekleştirilen önemli bir medya anketi, Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerdeki siyasî çatışma ve toplumsal şiddet haberlerinin, Batı medyasında eğitim, kültür, ekonomik gelişme, vatandaşlık, din ve etik gibi konulardan on kat daha fazla yer aldığını göstermektedir. Müslüman dünyadaki siyasî ve militan gruplara odaklanma, bütün "(Müslümanları) siyasí, militan ve aşırı eylemlere bulaşmış olarak tasvir etmektedir. Buna karşılhk Hiristiyanlarve Yahudiler sıklıkla dinî eylemler bağlamında sunulmaktadırlar.
"İslam dünyasında aşırı mutlaklaştırılan bir Allah anlayışının Kur’an’da da olduğunu söylemek oldukça zordur. Orada Allah, evrenin yaratıcısı, evrende hüküm süren kanunların koyucusu ve idare edicisi açısından mutlaktır. Bunun yanında insanı belli özellikleriyle yaratıp ona dünyayı da emanet eden O’dur ve bu bağlamda Allah’ın insanla ilişkisinin temelinde mutlak sıfatlar değil, Allahİnsan ilişkisinin belli bir takım kurallara ( sünnetullah ) bağlanmış olması yatmaktadır. O, insan ile olan ilişkisinde mutlak sıfatlarını yani mutlak gücünü, mutlak ahlakı ile sınırlandırmıştır. Dolayısıyla Allah’ın büyüklüğü sadece gücüne bağlı değildir/olmamalıdır. O’nun büyüklüğünün temelinde söz konusu sınırsız gücün yine sınırsız iyiliği ve merhameti ile sınırlandırmış olması yatmaktadır. Ancak İslam dünyasında genellikle ilk görüş hâkim olmuş ve Allah’ın yine Allah adına aşırı mutlaklaştırılması ve bu yapılırken de insanın ve ahlakın adeta yok sayılması gibi sonuçları açısından son derece vahim bir hataya düşülmüştür. Çünkü nasıl bir Allah sorusu, aynı zamanda nasıl bir insan, nasıl bir toplum ve nasıl bir hayat/ahlak sorusunu da otomatik olarak gündeme getirecektir. “İnsanı kaderini tamamıyla ve her yönüyle elinde bulunduran, kendisine boyun eğilmesi, saygı gösterilmesi ve tapınılması gereken gözle görülmeyen üstün bir gücün varlığını insanın kabul etmesi” (Fromm) şeklinde anlaşılacak bir Allah inancı, inananları dinin hedeflediği ahlaki olgunluk yerine tam tersi bir ahlaki çöküntüye sevk edecektir." Klasik İslâm Düşüncesinde İki Farklı Tanrı Tasavvuru / Doç. Dr. Hasan Ocak
Reklam
"Kur’an’da Allah kendini bazı sıfatlarla nitelemiş ve söz konusu sıfatların kendinde mutlak, insanda ise nisbi olduğuna vurgu yapmıştır. Bize göre bunun böyle olmasının sebebi, Tanrı-İnsan ilişkilerinin temeline, Tanrı’nın mutlak otoritesinin değil, Tanrı-İnsan ilişkilerinde karşılıklı ve ahlaki bir anlayışın hâkim kılınmak istenmesidir. Ancak çoğu yerde bu ilişki ve bu ilişkiye bağlı olarak ortaya konması gereken bir Tanrı inancının yerine, her yönüyle mutlak sıfatlara sahip olan ve bu mutlaklığı dilediği gibi kullanma gücüne de sahip olan ve dahası kullanan bir Tanrı anlayışı İslam dünyasına hâkim olabilmiştir. Bu yaklaşım, Tanrı’nın mutlaklığı karşısında, insanın ve sahip olduğu yeteneklerin adeta yok sayıldığı bir anlayışa kadar gitmiştir. Bunun doğurduğu sonuçlar ise İslam dünyası açısından gerek imani gerekse ahlaki noktada çok ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir." Klasik İslâm Düşüncesinde İki Farklı Tanrı Tasavvuru / Doç. Dr. Hasan Ocak
Kültürel ve entelektüel seviyede Avrupa merkezcilik, sadece Batılı olmayan toplumlara değil, aynı zamanda bizzat batılıların kendilerine de zarar veren Tek kutuplu bir dünya tasavvuru veren bir mesele olmaya devam etmektedir. Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunun ekonomik, siyasi, entelektüel ve sanatsal marjinalleşmesine sebep olmaktadır. İnsanları bir özne olma ve salahiyet duygusundan mahrum etmektedir. Batılı olmayan toplumlarda karşımıza çıkan mahrumiyet ve öfke duygusu, Müslümanların ve diğer Batılı olmayan toplumların sistematik olarak haklarından mahrum edilmelerinin bir sonucudur.
"Biyolojik aşağılığa dayalı eski ırkçılık; etnik, kültürel ve dinî ırkçılık şeklinde gün yüzüne çıkmıştır. İslam örneğinde militan, barbar, baskıcı, medenî olmayan, zorba, şehvet düşkünü ve vahşi gibi terimler, Müslümanların dinî inançlarını ve kültürel uygulamalarını tasvir etmek için kullanılmaktadır. "Irksal açıdan aşağı olma" ifadesinin yerine "dinî açıdan aşağı olma" ifadesi geçmiştir. Bu anlamda İslamofobiyi, Araplara, Asyalılara ve siyahlara karsı duyulan etnik ve ırkçı nefretten ayırt etmek imkânsızdır."
695 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.