Uyurken zaman da bizimle birlikte hiçliğe gömülür. Bu nedenle uyku zamanın akışından acı duyan herkes için en iyi ilaçtır. Muhtemelen ölüm de aynı etkiyi yaratacaktır.
İnsanoğlu ile ilgili tutarlı tek şey bedenleridir. Bedenlerimiz aynı kaldığı için çoğumuz zihinlerimizin de öyle olduğunu düşünür.Dün yaptığımızın tam tersini bugün yapıyor olsak dahi eski benliğimizi taşıdığımıza dair en ufak şüphe duymayız.
Dertlerim beynimi kemirirken nereye gidersem gideyim hiç kimse bana yardım edemez. Bu yüzden sadece yürüyorum ama aklımda gidecek belirli bir yer olmadığından yürüdüğüm için sanki büyük bulanık bir fotoğraf yüzümün önünde havada asılı duruyormuş gibi hissediyorum. Üstelik bu bulanıklığın ne zaman dağılacağını dair hiçbir işaret yok.Sadece yıl boyunca belirsiz ve sonsuz bir şekilde uzanıyor. Yaşadığım sürece - belki elli belki altmış yıl- ne kadar yürürsem yürüyeyim, ne kadar koşarsam koşayım şüphesiz yine önümde uzanmaya devam edecek...
Ne yani? Yenilen düşmanımızın ardından gözyaşı mı dökecektik? Ölüm insanın hayattayken işlediği suçları aklayan bir özür, bir af, bir sünger,bir sabun mudur?
Sahi günah denen şey neydi? Ne, ne zaman günah, ne zaman değildi? Buna kim veya kimler karar veriyordu? Papazımız Der Arsen mi, Ali Paşa camii' nin imamı mı?