Acı, sürekli eşeleyen, didikleyen acı, ruhun topraklarını altüst eder, yeni zihinsel meyveler için onu gevşeten ve havalandıran şey işte tam da bu sabanvari, acılı içsel deşmedir.
Sanat ölçüsüz olanın tekdüzelik içinde görünebildiği andan daha güzel bir an tanıma, o göksel tınlama anında, göz açıp kapanıncaya kadar geçen süre içinde uyumsuzluk mutlu bir ahenge dönüştüğü için, birbiriyle en çok çatışan karşıtlıklar muazzam bir yabancılaşmadan hareket edip birbirlerine doğru koştukları için ve aşkın, sözcüklerin dudaklarına şöyle bir dokunup geçtikleri için: Bölünme ne kadar korkunç olursa birbirine kavuşma da o kadar şiddetli olur, birbirine dökülen nehirlerin ahengi de o kadar coşkulu olur.
Nefret doluydu, hınç doluydu, hatta sıkışmış, saldırgan bir öfke doluydu; bu hüsrana uğramış güç hırsının onun içinde ne kadar korkunç bir şekilde kaynadığını, vahşi hayvanın onu ezen yumruktan kurtulduğu ve en güçlülerin, bir Goethe' nin ya da Napolyon' un üzerine saldırdığında daha iyi anlayabiliriz: "Başındaki tacı çekip alacağım." Ama bu onun bir zamanlar "kalbinin dizleri üzerine çökerek" konuştuğu kişiye olan nefretinin en yumuşak ifadesidir.