Ama en önemlisi, edebiyatın eşsizliğini, güzelliğini ve büyüleyiciliğini gördüm. Edebiyatı, insanın düşünce ve idallerinin tapınağı olarak görmeye başladım.
Acımak yerine, sempati ve yakınlık duymaya, hatta garip yüzlerinin ve gergin vücutlarının arkasında yatan gerçek kişiliklerini görmeye ve hissetmeye çalıştım.
...bir doktor gelmiş ve bana iyileşebileceğimi söylemişti! Birkaç sözcükle bütün hayatımı değiştirmiş, geçmişime bir anlam yüklemiş, geleceğime dair vaatte bulunmuştu.
Artık her şeyi, eğlenmeye hevesli, içi merakla dolu küçük bir çocuğun gözleriyle değil, bir sakatın, kendi derdini yeni keşfetmiş bir sakatın gözleriyle görüyordum.
Ben, onun çocuğuydum, dolayısıyla bu ailenin bir parçasıydım. Büyüdüğümde ne kadar anlayışı kıt ve aciz olsam da, bana da diğerlerine davrandığı gibi davranacaktı...