Küçük Prens kitabını okuduktan sonra yazmış olduğum bir hikayedir. Yazının herhangi bir amacı yoktur.
Bir gün Küçük Prens kimsenin olmadığı bir gezegene gitmek için yola koyulmuş. Kimse olmadığını bildiği için yanına hiçbir şey almamış. Gezegene vardığında etrafın çok sessiz ve hareketsiz olduğunu farketmiş. Şaşırmamış tabi, kimsenin yaşamadığı bir gezegenin boş olması normaldi onun için. Biraz gezinmeye başlamış gezegende. Aslında gezegen çok küçük gibi görünüyordu dışarıdan, içinde gezdikçe anlamış ki gezegen göründüğünden daha büyükmüş. Neredeyse gezegenin tamamını gezmiş ve hiçbir şey bulamamış. Tam sıkılıp kendi gezegenine dönmek için hazırlanıyorken bir ses duyar. Kafasını çevirip baktığında gezegenin yıkılmaya başladığını görür. Sonra hemen oradan hızlıca kaçıp kendi gezegenine döner. Bu yaşadığı olayı gülüne anlatır.
Gülü ona şöyle der; ‘’O gezegen yalnızdı, sen onun yalnızlığını elinden aldın. Alışkalıklarıyla yaşayan bir gezegendi o. Sen onu alışkanlığından vazgeçirdin. Bu sebepten kendini yoketti. Her ne kadar sen oraya gitmiş, onun yalnızlığını elinden alıp, onu alışkanlıklarından uzaklaştırmış olsan da, o gezegen her zaman yalnız gezegen olarak bilinecek. Çünkü yalnızlığı için kendinden vazgeçmiş bir gezegen o. Kendinden vazgeçecek kadar sevdiğin şeye aitsindir her zaman.’’