Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammed Beheşti

Muhammed Beheşti
@_muhammed__behesti
|\ •Mürekkebinle beni yaz, beni anlat dilsiz zindanım kabir gibi sessiz, Yazmaktan korkma çünkü sen prangalara vurulsan da özgürsün fakat ben ise acıya yutkunan bir esirim. Filistin
1 Mayıs
36 okur puanı
Mayıs 2023 tarihinde katıldı
Muhammed Beheşti bir yorumu yanıtladı.
Neden ölümü ensemde hissedip ömrümün kısa olduğunu düşünüyorum acaba ben
Şuheda Seyyid Kutub okurunun profil resmi
E ölümü düşünen doğal olarak ömrünün kısa olduğunu da düşünüyor .. - sanki her an gidecekmiş...
1 önceki yanıtı göster
Muhammed Beheşti okurunun profil resmi
Ölümü tefekkür etmek imandandır, ömrünün kısalığına değildir...
Reklam
Muhammed Beheşti yorumladı.
Hz. Ali yüce ideallerinden dolayı çoğu insandan hatta onlar da var olan aşk ve sevgilerden kaçardı. Evlilik yaşı geçmesine rağmen evlenmemişti, ne zaman ki aşk ve sevgi gönlüne düşse başını kaldırıp gökyüzüne bakar, ardından "İman edip de iyi davranışta bulunanlar için çok merhametli olan ALLAH,  gönüllerde bir sevgi yaratacaktır." ayetini okuyup başını öne eğerdi. İnsanların gönülleri ne kadar harap olsa da, aşkı ne kadar kirlense de rahmet ve merhameti bol olan yüce ALLAH, kendisini seven mümin kulları için bir sevgi yaratacak, onları sevecek ve diğer kullarına da sevdirecekti.
Muhammed Beheşti okurunun profil resmi
Hz. Ali başını önüne eğdi. Gözlerini sakladı. Üşüyordu, titriyordu, ama bir yandan da anlından soğuk terler akıyordu. Yüzünü diğer tarafa çevirip: "Bilmiyorum!" diyebildi. Bunu ne kadar da zor söylemişti! Ne kadar da utanıp sıkılmıştı. "Fatıma!" ismini kimse duymasın, kimse bilmesin istiyordu İçinde sakladığını şimdi kim öğrenmiş, kim duyurmuştu ki? Hem bugüne kadar hiç kimseye, hiçbir şekilde konuyu açmamış, Fatima'nın ismini bile ağzına almamıştı. Sadece geçen günlerin birinde Medineli zengin ve cömert Müslümanlarından biri olan Sa'd b. Muaz evlenmek isteyip istemediğini kendisine sormuştu. Ona da hiç cevap vermemişti. Hz. Ali "Resulullah'a (sas) gidip Fatıma'yı sana nikâhlamasını istemekten seni alıkoyan nedir?" sorusuyla bir kez daha köşeye sıkıştı. Bu sözü kim söyledi, onu bile fark edemedi. Yoksa hepsi bir ağızdan mı söylediler? Hemen cevap veremedi, derin bir iç çekti ve bir süre sessiz kaldı. Sonra "Yanımda, onunla evlenebileceğim bir şeyim yok!" dedi. Kadınlardan biri: "Sen hiç endişe etme! Yüce Allah beklemediğin yerden rızıklandırır," dedi. Hz. Ali bir hayli daralmıştı Hareketlenip dışarı çıkmak istedi. Kadınlar bu kez bir ağızdan: "Resulullah'a (sas) gidersen, onu muhakkak sana nikâhlar!" dediler. Sonra yemin ederek, "Bak! Resulullah (sas), Fatıma'yı isteyen hiçbirine vermedi, hiçbirine nikâhlamadı. Haydi, haydi Ali!" deyip baskı yaptılar. Hz. Ali artık dayanamadı Baskılardan kurtulmak için kendini dışarıya attı. Adımlanını gelişigüzel auyor, sağa, sola savruluyordu. Hangi yöne gideceğini bilmiyordu. Kararsızdı. Heyecanlıydı. Çekingendi. Korkaktı...
Yetiş! Yetiş Fatıma! Babana..." Hz. Fatıma artık gerisini duymamıştı. "Baba demişti ya! Babacığı demişti ya! Her şeyi demişti..." Yalınayak mıydı? Onu anlamamıştı! Önemi var mıydı çakılların, dikenlerin?.. Önemi var mıydı kanayan ayakların, savrulan taşların?.. Hz. Fatıma sevgili babasının (sas) bir kılına dahi zarar gelmesini istemezdi. Bin canı olsaydı, sevgili babasının (sas) uğruna feda ederdi. Kabe'nin meydanına vardığında, sevgili babasını (sas) kutsal Kâbe'nin huzurda, alnı secdede iki büklüm gördü, Ama!.. Ama o da ne?..
Muhammed Beheşti okurunun profil resmi
Yeni kesilmiş bir devenin işkembe tersini ve pisligini biri getirip sevgili babasının (sas) sırtına koymuştu! Hz. Fatıma, var gücüyle o işkembeyi tutup bu işi yapan alçakların yüzüne doğru fırlattı. Babacığının omzundan tutup kaldırdı. Küçük elleri, zayıf bedeni sinirden titriyordu. Kabe de titriyordu, arş da titriyordu! Hz. Fatıma kendi etrafına baka baka bir, iki döndü. Öfkeyle haykırdı, sesi Kâbe'nin duvarından yankılandı. Çıt yoktu! Bu pisliği yapanlara ağır sözler söyledi yine çıt yoktu. Oysa az ötede erkek diye geçilen birileri vardı. Hz. Fatıma o yöne baktı; hiçbiri karşılık vermeden yüzlerini saklayıp uzaklaştı. Cesaret neydi? Güçlü askerlere, ölümcül silahlara sahip olmak mıydı? Yoksa siyasi ve ekonomik güce sahip olmak mıydı? Ama hayır! Cesaret, cılız ve çelimsiz, fakir ve kimsesiz, silahsız ve askersiz var olmaktı. Zalime karşı izzetli bir duruş sergilemekti. Cesaret, mazlumdan yana Davudi bir sesle haykırmaktı. Küçük cüssesiyle ve elindeki küçük taşıyla kocaman orduya meydan okumaktı. Hz. Fatıma cesaretin güç işi olmadığını, yürek işi olduğunu tarihe yazmıştı artık. Namazını bitiren Sevgili babası (sas) ellerini ve yüreğini açıp bir kez daha Kâbe'ye yöneldi. Sesini alabildiğince yükselti ardı ardına: "Allah'ım! Kureyş'ten şu topluluğu" Sana havale ediyorum dedi. Hz. Fatıma küçük elleriyle sevgili babasının (sas) yüzünü temizledi, sonra elinden tutup birlikte eve döndüler. Zaten o günden sonra sevgili babasıyla (sas) şehrin sokaklarına çıkar, Kâbe meydanında onun (sas) korumasını yapıp etraftaki düşmanlan gözetlerdi. Genç bir kız olmasına rağmen Mekke'nin putperestlerine karşı dik durmayı öğrenmişti aruk. İzin verilseydi; Hz. İbrahim (as) gibi baltasını kuşanıp putlan bir gecede yerle bir ederdi.