Biliyorum kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
Ve o ilk yolculukla başlayan hasret, zindan;
Atları çıngıraklı arabanın ardından
Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.
Şimdi kavak ağaçları görünüyor,
Penceresinden,
Kanal boyunca.
Gündüzleri yağmur yağıyor;
Ay doğuyor geceleri
Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda.
Onunsa daima;
Yol mu, para mı, mektup mu;
Bir düşündüğü var.
Önü sıra sürüklediği kurşuni bulutlarla ufuktaki dağları silerek Ege Denizi'ne ağlamaklı bir şubat akşamı iniyordu. Oldum olası güneş yüzü görmemişe benzeyen gün batıda, bir damla kızıllık yoktu...
Avrupa ilkçağ mirasını kullanmayıp gerçek dışı çizimlere yönelirken, İslam dünyası haritacılık ve onun altyapısını oluşturan matematik, astroloji ve konum belirleme konularında çok ileri gitmiştir.
Keşifler Avrupalılara bir kapı açmıştır. Bu kapıyı aralayan İspanya ve Portekiz hızla yayılmaya başladığı dünyanın sınırlarını çizmeye çalışır. Ümit Burnu'nun dönülmesi, Hindistan'a Afrika kıyılarından ulaşılması, Atlas Okyanusu'nun geçilmesi, iki yeni kıta parçası ve onların sonrasındaki denizin tespit edilmesi dünyanın önemli bir kısmını bilinir hale getirmiştir. Ama hala başarılması gereken çok önemli bir görev vardır o da dünyanın çevresinin bir seferde dolaşılmasıdır.
Ortaçağ edebiyatının en ünlü örneklerinden "cennette geziler" de Büyük İskender Hindistan'ı fethettikten sonra çok geniş bir nehre varır. Bu sözü geçen nehir Ganj Nehri'dir. İskender beş yüz adamı ile birlikte gemiye binerek nehre açılır. Bir ay sonra da dürüst ruhların kıyamet gününe kadar yaşadıkları büyük duvarlı bir kente ulaşır. Burası, elbette yeryüzündeki cennettir.
Hindistan, keşiflerin faili olmak yerine, nesnesi olarak keşiflerin hayallerini süslemiştir. Büyük İskender'in ömrünü vakfederek vardığı, Portekizlilerin yüzyıl harcadıkları, İspanyolların bu uğurda Atlantik'in bilinmeyenlerine doğru yelken açtıkları rüya ülkesi "Hindistan" olmuştur.
Çinliler, Avrupalılardan çok önce bilimsel ve teknolojik anlamda üstünlüklerini ispat etmişlerdi. O halde beklenen, dünyanın diğer yerlerine onların gitmesi ve keşifleri onarın yapmasıydı.
Pomponius Mela bilinen dünyayı biraz daha genişleterek tasvir etmiş özellikle Britanya'nın kuzeyindeki ada ve körfezlerden, Shetland Adası, Baltık Denizi ve Çin' den söz etmiştir. Bunun yanı sıra Thule de kış gecelerinin çok uzun karanlık, yaz gecelerinin ise kısa ve yarı karanlık olduğunu ve yaz soltistinde güneşin hiç batmadığını anlatmıştır.