Hepinizin canı cehenneme..Rahatlık,sakinlik istiyorum..Kendi huzurum için dünyayı beş paraya satarım ben.Kıyametin kopmasıyla çaysız kalmam arasında bir tercih sunsalar,dünyanın batmasını umursamaz,çayımdan vazgeçmeyeceğimi haykırırdım..
Gubar-ı Gam "Özlem'im" dedi "Şurası akrep vadisi."
"Sözleri seni incitmesin meşhurdur onların iğnesi."
"Ağlamaktan kör olmuş onlar,yüzünden çöl faresi."
"İplik ol da süzül,onan."
"Sen nur,onlar zifiri."
Vadiye vardık yol kesildi.
Tırmandı Gubar'a bir elçi.
Elçi eğilip "Kulağın kepçe,dişin çarpık,deli." dedi
Kepçe olsa duyar kulak ve bu diş koparır iğneni.
Yolum uzun,gidelim 'Gam' ..
Bunlar zakkum meyvesi..
Geçti aradan zaman..
Sadece duyan 'Rab' ve 'Gam'
Çölden çorak gönlüm aç.
Bu hasretinle uyuyamam.
Seni bulmak adına çabam,kumda gezip dolaşmam.
Ben karanlık bir kasabayım.
Sabrımın adı "Gubar-ı Gam"..
"Eğer insanlar Treegap’daki pınarın varlığını bilselerdi,sinek gibi koşa koşa gelip başına üşüşürlerdi.Sudan biraz içebilmek için birbirlerini çiğnerlerdi.Bu yeterince kötü zaten;peki ya sonra?Hayal edebiliyor musun?Çocuk olanlar hep çocuk,yaşlı olanlar hep yaşlı kalırdı.Bunun ne anlama geldiğini anlıyor musun?Sonsuza dek..Çark dönmeye devam edecek,sular okyanusa ulaşacak ama insanlar hiç değişmeyecek.Yol kenarındaki taşlar gibi..Bunu anladıklarındaysa,çoktan iş işten geçmiş olacak..”
Yukarıya kadar tırmanıp cesurca son adımı atarken birdenbire yanlış yola girdiğini düşünüp korkuya kapılmak,ileriye doğru birkaç kolay adımı atacak gücü kaybetmek kadar korkunç bir şey yoktur hayatta..