Hayat ne güzel! Onu sonsuz bir iştiha ile seviyorum. Fakat hissediyorum ki ileride, hakkım olduğu kadar hayattan zevk almama insanlar mani olacak. İnsanlar, tabiatın serbest akışını değiştirmişler, saadet ve felaketi büyük talih ve keder kanunlarının mecralarından ayırmışlar ve köy sularını istedikleri gibi paylaşan mütegallibe tarzında, zevki ve kederi aralarında keyiflerine göre dağıtmışlardır. Tatlı hava, renkli ziya, gök, deniz, ağaç, çimen, ateşli kadın bakışı, yakıcı şiir ve sarhoş edici musiki ile benim aramda, yarın, karanlık bir kaya gibi dikilecek olan insan beni şimdiden ürkütüyor. Ben onu nasıl yumuşatacağım ve müthiş husumetini nasıl lehime çevirebileceğim?
55 yıllık süresinin ilk 17 yılı devrimci ve ilerici, sonraki 5 yılı Nazi ve faşist, daha sonraki 15 senesi demokrat ve liberal ve en sonraki 18 senesi sosyalist ve komünist olmak üzere tam 4 renk değiştiren ve bu renkler boyunca yalnız İslam düşmanlığında sabit kalan kızıl gazete...
Fakat bunlar o sapıklık soyundan adamlar ki, Türk'ün ruh köküne bağlı bir davranış gördüler mi, onu, ya korkunç bir sessizlik külü altında gömerler, yahut zayıf bir tarafını yakalamaları şartiyle, öksürüğü hoparlör bağlayacak derecede ortalığı şamataya boğarlar... Hele Türk'ün ruh köküne bağlı bu davranış zorla göze görünmeye ve ne vesileyle olursa olsun, duman çıkarmaya başlayınca, hep birden arslan kesilirler ve ağız birliğiyle çığlığı basarlar... Eski Roma falanjları gibi kol kola kenetli oldukları birlik ve beraberlik yalnız İslama, yani Türk'ün ruh köküne karşıdır.
(Odore de Femina)... Naci bu kokuyu almamak, duymamak, dünyada kadın diye bir mahluk bulunduğunu unutmak istiyor ama, ne mümkün!..
O da biliyor ki, kadın, bir yaniyle batırıcı ve kaybettirici olduğu kadar öbür yaniyle yükseltici ve erdiricidir.
Mesele işte bu gizli gerçeği yüreklere nakşedebilmektedir ve camilerde, imamın arkasında, bir hamalla mareşali, bir potin boyacısıyla atom alimini yanyana görebilmekte...
İnsan, hayatının tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu alelâdeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu itibarla seyahat "harikulâdelikler avı" demektir.