Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet A.

Ahmet A.
@aaydn
Where are the feasts we were promised?
İngiliz Dili ve Edb.
Manisa
46 okur puanı
Temmuz 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
160 syf.
·
Puan vermedi
Dr Moreau’nun Adası
Dr Moreau’nun AdasıH. G. Wells
8/10 · 7,6bin okunma
Reklam
Platon Şölen adlı eserinde, aşkın kökenine dair şöyle bir öykü anlatır: Eski çağlarda ne erkek ne de kadın, ama bunların değişik karışımları varmış. Bunlar iki yüzlü, dört kollu, dört bacaklı, dört ayaklı vb. imiş. Bu yaratıklar birbirlerine sırt sırta bağlıymışlar, bu nedenle hem ileri hem de geri gidebiliyorlarmış. Bazıları iki erkekten, bazıları iki kadından, üçüncü ve en büyük grup da yarısı erkek yarısı kadından oluşuyormuş. Bu dört ayaklı ilk insanlar, diyor Platon, öylesine iktidar düşkünüymüşler ki, onların bu iktidar açlığı Tanrıları tehdit ediyormuş. Bu nedenle Zeus, güçlerini zayıflatmak için onları ikiye ayırmış. Böylece kadın ve erkek ortaya çıkmış. Ama onlar tekrar birleşip, eski biçimlerine dönmeyi özlüyorlarmış. Platon böyle diyor, sonra da Barfuss tekrarlıyordu: Aşk iç içe geçme özlemidir. "Her insan, ilk insanın yalnızca yarısı," diye yazmıştı Barfuss. "Sevgililerin duygularının gücünü yalnızca aşkın zevkleriyle açıklayamayız. Aşk, kayıp yarının aranmasıdır ve onunla sonsuza kadar kaynaşma çabasıdır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Sözcükler, düşünceleri doğururken ölürler," diye yazar ünlü arazbilimci Lew Wygotski. Bununla, düşünce ve dilin birbirini aştığını ima eder. "Düşünce sözcükleri giyer giymez ölür," diye iddia eden Schopenhauer'la aynı çizgidedir. Sözcükler yalnızca tecrübelerimize gönderme yapar; konuşmanın amacı insanlar arasındaki ortak çağrışımları açığa çıkarmaktır. Ama belki bu sonucu elde etmenin başka bir yolu daha vardır. Bazen bir resim, binlerce sözcükten daha fazla şey söyler. Ya da müzik; bir duygu durumunu yaratıcıdan dinleyiciye aktarmak için iyi bir araçtır.
Kafam eski kafa değil. Şimdilerde aklım daha yavaş çalışıyor, düşüncelerim daha bulanık. Eskisi kadar hızlı düşünemiyorum ve en basit bir düşünceyi geliştirmek bile beni yoruyor. Bu böyle başlıyor demek ki, çabalarıma karşın. Sözcükler, artık onları bulamayacağımı sandığım anda geliyor aklıma. Onları bir daha kullanabileceğimden umudumu kestiğim anda. Her gün aynı çaba, aynı boşluk, hep aynı unutmak -ve hemen ardından- unutmamak isteği. Başladığım zaman, kalemim başka bir yerden değil, o sınırdan başlıyor yazmaya. Hikaye başlıyor, duruyor, biraz ilerliyor, sonra yolunu kaybediyor. Her iki sözcüğün arasında boşluklar, sessizlikler var. Kaçıp kaybolan, bir daha görünmeyen sözcükler de.
Reklam
Sen tersini düşünsen bile, gerçeklerin geçerliliği çift yönlü değildir her zaman. Bir yere girebilmiş olman oradan çıkabileceğin anlamına gelmez. Giriş kapıları çıkış kapısı olarak kullanılamayabilir, bir dakika önce altından geçtiğin kapıya dönüp baktığında aynı kapıyı yerinde bulacağına güvenemezsin. Kent de böyle işte. Herhangi bir sorunun yanıtını biliyorum, diye düşündüğün anda, artık sorunun bir anlamı kalmadığını fark edersin.
İnsan olabildiğince az şeyle yetinmeye alışmak zorunda. Ne kadar az şey istersen o kadar azla yetinebilirsin. Gereksinimlerin ne kadar sınırlıysa o kadar iyi. Kent insanı bu duruma getiriyor. Düşüncelerini tersyüz ediyor. Yaşama isteği yaratıyor, aynı zamanda da yaşamını elinden almaya çalışıyor. Bundan kurtuluş yok. Ya becerirsin ya beceremezsin. Becerirsen gelecek defaya gene becerebileceğine güvenemezsin. Beceremezsen bir daha asla beceremeyeceksindir.
Batı tarafı aydınlandı önce, pembeye dönüştü, sonra kırmızıya. Siyah tepelerin arkasından ateşten koca bir top yükseldi. Bütün bu yalnızlığın içinde mükemmel bir kayıtsızlık vardı, gecenin ve yeni bir günün kaygısızlığı, ama o tepelerin mahremiyeti, sessiz tesellisi, ölümü sıradanlaştırıyordu. Ölebilirdin ama çöl ölümünün sırrını ebediyen saklayacaktı. Senden sonra da var olacak, hatıranı yıllanmış rüzgarlarla, sıcakla ve soğukla örtecekti.
Dünya bir hayal gibiydi, şeffaf bir düzlemdi ve üstündeki herkes çok kısa bir süre için oradaydılar; hepimiz, Bandini, Hackmuth, Camilla, Vera, hepimiz kısa bir süre için vardık, sonra başka bir yere gidecektik; hayatta değildik aslında, hayatta olmaya çok yaklaşıyor ama olamıyorduk.
Hemen gelme Camilla; burada tek başıma oturup bu ender duyulan heyecana alışayım; zihnim eşsiz zarafetinin sonsuz yalnızlığında gezinirken yalnız bırak beni; bir süre için, açık gözlerle seni düşleyip açlığını çekmek istiyorum.
299 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.