Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Firuze

Sıradan kazaların yol açtığı nezaket, deprem sonrasında bir aileyi sarmalayan huzur herkesi körleştirir. Sıradan bir dostluk aşk gibi gelebilir, aşksa dostlukla karıştırılabilir. Herkesin, diğerlerinin gösteriş için taktığı maskeleri birer birer çıkarana kadar, şeytan maskenin omuzlarına ve dudaklarına kimsenin anlayamayacağı çizgiler bırakır...
Reklam
Çocukluğun sımsıkı mühürlenmiş bir sandığı vardır. Genç insan bir gayret o sandığı açmaya çalışır. Kapağı açtığında içinin boş olduğunu görür. Bunun üzerine anlar ki, hazine sandığı dedikleri, her zaman böylesine boştur. Sonrasında artık kendi yargılarını önemsemeye başlar. Ancak sandık gerçekten de boş mudur acaba? Sandığı açtığı anda, göremediği çok önemli bir şey uçup gitmiş midir yoksa?
‘Her yere düşerken güneş ışıkları’ diyor Baudelaire, ‘tükendi gençliğim zifiri karanlık fırtınalarda.’

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç bırakmadım kardeşimin elini. Hiç... Resim yapmayı öğrettim ona. Harfleri, notaların bazılarını, bebek elbisesi dikmeyi, köpeklerden kaçmayı, pilav yapmayı, evcilik oynamayı, kendini korumayı, kedi sevmeyi, yarasını iyi etmeyi, ayakta kalmayı, kayısı toplamayı, çamurdan ev yapmayı... Hastalandık, düştük, yaralandık, aşık olduk, hata yaptık, başardık, diplomalar aldık... Kavga ettiğimiz de oldu ama hiç küsmedik. Biz kocaman dünyada üç kardeştik... Ahh biz nasıl büyüdük.
Herkes kendine özel hikayesinin içinde ya kayboluyor ya da geleceğe kalacak bir sonuca doğru yol alıyordu.
Sayfa 249Kitabı okudu
Reklam
Aşk, kalbimizde utangaçlığımıza, korkumuza rağmen büyüyen kocaman bir ağaçtı. Kocaman bir zeytin ağacı. Yazı kışı olmayan, hep yeşil kalan...
Çalan kendi geleceğinden çalar, yalan söyleyen kendine yalan söylenecek yolu açar, aldatan aldanır, kötü kalpli insan dünyadaki cehenneme yol alır.’ derdi babam.
Sayfa 116Kitabı okudu
Yaşarken canımızı acıtanlar, üzerinden zaman geçince nasıl da kolay yazılır, anlatılır olmuş. Gülümseyerek anabildiklerimiz en değerli anıları bırakanlarmış daima. Evet, acıtsa bile öyleymiş.
Eskiler, ‘Kalbini şimdi ölecekmiş gibi, evini misafir gelecekmiş gibi temiz tut.’ derlerdi. Kimin kalbi o kadar temiz kalabildi ki?
Yazmak kendimle arkadaşlığımın en vazgeçilmez yolculuğu olmuştu. Onlar yaşamış, ben hayal etmişim. Sonra hayallerimin asla gerçek olmayacağını kabullenmiştim.
Reklam
Onlar öyleydi, ben böyleydim, haklıydım, haksızdım, yanlıştı, doğruydu, o yaptı, ben yapamadım derken nasıl da çarçur ediyormuş meğer insan hayatını.
Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmas gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşama gibi dingin, yumuşak, tatlı olacak.
Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alın yazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orda, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz...
Bence gerçek, niteliği ne olursa olsun, belirsizlik kadar korkunç değildir.
Sizi seviyorken nasıl başka türlü bakabilirim? Benim için mutluluk demeksiniz; yaşam, gençlik demeksiniz! Biliyorum, duygularımın karşılık görme şansı hiç yok, sıfıra eşit. Ama zaten gözlerinize bakmama, sesinizi işitmeme izin vermenizden başka bir şey istediğim yok...
145 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.