fatma

fatma
@alelaade
İstanbul
22 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Allahım, günleri bir rahmet yorganı gibi üstümüze sar ve içimizi ısıt yarabbi Allahım, sıkıntılarla ağırlaşan uzun gecelerimizi hafiflet ve tünelin ucunda ışıyan güneş gibi ferah sabahlara bağla yarabbi. Allahım, havaya savrulan kuru bir yaprak gibi titreyen biçare kullarının ellerini bırakma yarabbi. Allahım, gönüllerimizi işgal eden buzdağlarını erit, hayatın renklerinden bir gökkuşağı iklimi ile donat günlerimizi yarabbi. Allahım, umarsız bekleyişlerle sıkıntı duvarları ören yalnız kullarına, bir kardelen heyecanıyla filizlenen umutlar ver yarabbi. Allahım, sabır kalelerimizi sağlamlaştır, dünyanın oklarından bunalan göğüslerimizi tevekkül zırhıyla zırhlandır yarabbi. Allahım, yaşayışımızı bir dua cümlesini dizer gibi kurmamıza yardım et yarabbi. Allahım, ümit kesilmeyecek merhametinle bizi, hayatımızı, dünyamızı temizle yarabbi.
Reklam
ey şafak uyandır bizi öperek alnımızdan ey doğa emzir ruhumuzu
208 syf.
·
Puan vermedi
Şiirler
ŞiirlerErdem Bayazıt
9.2/10 · 5,3bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yeni bir vakte ererken, İstasyonda treni beklerken; Ben bir kara bulut gibiydim Sen yağmur gibi. Sen trenden inecek olana ayarlıydın Ben alıp başımı gitmek için oradaydım. /..araya bir kar koymuşsun bizi bir süre unutmuşsun hiç olmamışız gibi
Reklam
Susmanın kalesine sığınıyorum Önümde karanlıktan duvarlar Sırtımda insan yüklü bir gök var.
yatak ve yorganın kuru yalnızlığında ve aklın dar yalnızlığında şehrin ve herşeyin ve kalabalığın yorgunluğunda saçların ve parmakların ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında ve aynaların sığ görünümünde bunalıyorum.
Asla dinginleşebileceğimiz bir durağa, kendimize dönebileceğimiz bir konağa varamıyoruz. Aksine toplumsal olana ulaştıkça, kendimizden uzaklaşmak zorunda kalıyoruz. Ömrümüzün sonunda kendimize söylenmiş tek bir cümlemiz olmadan bu yorucu yolculuğu tamamlıyoruz. Yaşanan herşeyi ömür terazisinin bir kefesine koyduğumuzda, konuşulmayan o tek bir cümlenin dengesine ulaşamadığımızı hayretle görüyoruz. Yenildiğimizi anladığımızda artık çok geç oluyor. Zamanın geri dönülmezliği yenilginin rengini koyulaştırdıkça; söylenmemiş başka cümlelerimizin, konuşulmamış başka duygularımızın da olduğunu kahrolarak görüyoruz. Çok gecikmiş olarak 'başka nasıl olabileceğini' düşünmeye sıra geldiğinde, zamanımızı tüketmiş, hakkımızı doldurmuş oluyoruz.
Çünkü günümüzün dünyasında insan, sosyal bir varlık ya da daha karamsar bir deyişle sosyal bir unsur olmak dışında bir anlama gelmiyor. Size, toplumsal olana maddi katkınız ölçüsünde bir değer ve yer biçiliyor. Görünenin dışındaki varlığınız kimseyi ilgilendirmiyor. Zihni ya da kalbi üretiminiz, kariyer denen tek boyutlu cetveldeki puanınızı yükseltmiyor. Kafanızda çileleşen bir düşünce, avucunuza düşen bir hikmet pırıltısı, biyografiniz içinde bir yer tutmuyor. Çünkü dünyanın, mevcudu kemikleştirici dayatmalar ve maddi olana motive eden ilkeler dışında bir soyut alana, içinizi gezdirmeye çıkarabileceğiniz bir soyut ülkeye tahammülü yok.
Kendimize verdiğimiz ne kadar söz varsa, açmadan solan gül goncaları gibi kuruyup dökülüyor. Kuruyor dökülüyoruz. Eskiyor, çürüyor, kokuşuyoruz. Günahlarımız alnımızda yazıyor.
Reklam
Ertelenmiş gibiyiz. Oysa geleceğimizi çürütüyor katran kazanları kaynatan bugünlerimiz.
Kimi yazılar acılarla yazılır. İç burkulmalarının, yitip gidişlerin tarihi gibidir kağıda düşen cümleler.
Ağır suskunluklar ardında güvenlikte hissediyoruz kendimizi.
Ramazanın nuru yaşayarak yaydığımız karanlığı aydınlatmıyor.
213 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.