Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

fatma

fatma
@alelaade
İstanbul
22 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Yalnız ona ganimet yasak edilmedi. Çünkü yalnız o ganimete batsa da gözü ileride, ayağı toprakta, fakat gönlü yüksekte. O ganimete dokunduğu için düşmez, ganimeti yükseltir. Ganimet, o el sürdüğü için kutlu olur. Bu ümmetden önce hiçbir ümmete bu korkusuzluk, bu güven bağışlanmadı. Bütün dünya nimetleri ona bağışlandı. Çünkü o peşin ve toptan dünya nimetlerinden vazgeçmiştir. Onun için dünyadan kaçmaz o. Dünyanın üzerine yürür. Dünyanın üzerine dünya için yürümez, öte dünya için yürür. Rahiplik, daha önceki ümmetlerde, dünyayla aralarına bir çizgi çekerek, bir set örerek korunmak duygusundan doğdu. Fakat müslüman çevresini de, eşyayı da islam'ın istediği konuma göre yerinden oynayıp yeniden yerleştirmekle ödevli, bu ödevin şair mimarı olduğu için, dağ manastırlarında içlenip yosun bağlamak yerine, açık sulara hür kılıçlar gibi bırakıldı.
Reklam
tatlı tatlı gelerek zihinleri ve ruhları yıkayan sabah rüzgarına borçlanmanın verimliliğinden ve baharı dolu dolu bir kadeh gibi taşıyan ölümsüz güzelliklerden bir demet sunan güllerin kokusunu içine çekerken varlık sembollerinin kilitlerini zorlayanlara ne mutlu.
oruç zamanın kirlettiği ve ölümün tozlarına batırdığı vucut ve ruh için, gözle görülmez bir gusül, bir teyemmümdür. tek başına bir tıp, dört başı mâmur bir sıhhattir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
ah, meleğe doğru atan nabzım! gece sessizliğinde kalbe fısıldayan sesi arayan aklım. akla şifa olan melek ürpertisini bekleyen içim! melek geçişlerinin şiddetinden hurdahaş olan toprak kaynaklı hayallerim.
Ve sen Allah'ın huzuruna Kâbede şeytanı şeytani taşlamış olarak çıkacaksın. Ama her yerde Allah'a inançsızlık, taşlarını değil toplarını atarken, Kurana ve peygambere saygısız, karanlık diller uzanırken, her yerde müslümanlar ve müslümanların hakları çiğnenirken, müslüman ülkeler doğudan batıya türlü esaretler altında kıvranırken, tarih yıkılırken, haysiyet ayaklar altında ezilirken, sen bütün bunlara kayıtsız kalır da sadece hac görevinde şeytanı taşlamakla bütün ödevini yerine getirdiğini sanırsan, aldanmış olursun ve ilk gülecek olan işte yine o şeytan olur.
Reklam
Bir taş da sen at
Namazın, orucun, sabrın, tevekkülün, alçakgönüllülüğün, fedakarlığım ve feragatın, erdemin ve iyiliğin, yüceliğin ve inceliğin, hep şeytanı ve şeytan yolcularını taşlayan, sana bağışlanmış ilahi armağanlardır. Sen bu taşları iyi kullan. Bu taşlardan bir yapı örülecek ilerde sana, ki orada ebedi mutlu olarak kalacaksın. Yaratanı görerek ve hep görme mutluluğuna gömülmüş olacak kadar görerek.
Oruç, topluma inen bir takva gibi gelmiştir. Her yıl gelen bir takva mucizesidir oruç. Sürekli bir mucizedir.
Ashab-ı kehf, içinde bulunduğu zamandan en az üç yüz yıl ilerdeydi; onun için uyutulup kendi zamanlarına bekletildiler. İnsanın, zamanı, kendisine yetişsin diye durup beklemesinin mucizeleşmiş sembolüdür ashabı kehfin uykusu bir bakıma.
Çünkü siz, bütün bu olabilecekleri olur veya olmaz yapan bir kudrete inandınız. Bu en sıhhatli bir saat gibi çalışan yer ve gök düzenine bir mühlet verildiğine, bu mühlet içinde akar sudan, verimlerin en zenginiyle döllenen bereketli toprak kıvrımlarından, en kalın camları ürpertmeden geçip soluk benizlere şifa ulaştıran gün ışığından faydalanabileceğinize güvenebilirsiniz. Çünkü siz mühlet değil, mühlet verene güvendiniz. Gün oldu, ayağınız sürçtü; az kalsın kalbiniz bir kılıçlar hunisinin içinde kaybolup gidecekti. Ama sizi ellerin ve kolların üstünde bir kavrayış çekip kurtardı, ikindi sularının gümüşsü sükunetine çekti. Çünkü siz, ayağınız şeytan ülkesine kaysa da, yüreğinizi ana yoldan ayırmadınız. Yol her zaman uçurumu yener.
Reklam
Allah'ı kaybetmiş insan neyi aramaktadır? Allah'ı aramayan insan neyi bulacaktır?
Muhyiddin-i Arabi Hz. leri aya fazla bakılmamasını öğütler. "Ay ışığı yüze zehir fakat sırta şifadır" der. Aslında bu zehir, zehir değil, şifanın şiddetle ve ansızın yoğun olarak gelişinden doğma bir çarpılıştır. Güzelliğin şiddetli çarpmasıdır ay çarpması. Kur'an sure sure, ayet ayet değil de birden bütünüyle inseydi, insanlık onun güzelliğinden, belagatından mahv olmaz mıydı dersiniz?
Tek başına olsun, toplulukta olsun, müslüman, islamın bir arması gibi hemen ayrılır, fark edilir öbür insanlardan. Her müslüman arştan bir haberi, bir görünüşü, bir rengi, bir çizgiyi, bir dokuyu beraberinde bulunduruyor gibidir. Sancak gibi sadedir. Bir heyecandır. Bir fikir, bir inanç, bir aksiyondur.
Bu gözler, baktığı zaman gören, gördüğü şeyin hayalini ayna gibi içine aksettiren bu gözler nerede? Onlar birer fincan renkli suydu. Toprağa döküldü. Buhar olup bulutlara karıştı.
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.