o gözlerini kapar kapamaz, etrafımız tatlı bir mışıltı ile dolardı ve havada sanki yüzlerce melek hep birden maddesiz kanatlarıyla uçuşurlar, çok yavaş fısıltılarla kulağına ninni söylerler, uykusunun peteğini mâsum rüyaların balıyla doldururlardı
Gözyaşı insanda en büyük nimet; lafı da, edebiyatı da sefalet mi, sefalet... "Ağladım, ağlıyorum, ağlıyor" demekten başka sözü olmayan, gözyaşlarına dereleri, yağmurları, çağlayanları misal gösteren küçük hissilerden iğrenirim. Ne büyük şeymiş o gözyaşı ki, ucuz edebiyata ve kâtibane ifadelere düşürülünce, tükürük altında pıhtılaşmış bir civa damlası gibi muazzam keyfiyetini kaybediveriyor. Dile gelmez şartların ifadesi olan gözyaşı, bu şartlardan uzak nakil tekerlemeleri içinde hemen ölüp gidiyor.