Klasik savaş, bedenleri, cepheleri, cephaneleri, statejik mekânları ve toprakları hedeflerken, psikolojik savaş beyinleri, düşünceleri, algıları, yorumları ve gönülleri hedeflemektedir.
Ömrümce insanları Allah'tan alıkoyan şeyi merak edip durdum, kişileri gözledim, hâllerini takip ettim.Anladım ki Allah'ı hakkıyla tanımıyorlar, tanısalar bilselerdi asla dünya ve içindekilere tamah etmezlerdi.
Oysa insandan istenen sadece yaratıcısına kulluk; hem de felaha götüren bir kulluk.Kula kulluk zulümle dolu olmasına rağmen kula elini açan insan bin türlü minnete razı olur da Rabbine kulluk edip kat kat ihsan, iki cihan rahatlığına erişme imkânına rağmen Rabbine elini açmaktan beri duruyor.
Kalbe her an değişip dönüştüğü için kalp denilmişti.Nefis bu değişimi iyi bildiği için kalbin değişim zamanlarında fısıltı ile saldırıp onu zayıf düşürür.İnsan ibadetle kalbi her daim uyanık tutmaya gayret eder ve ibadete devam ederse nefis bu defa zayıf düşer bu değişim hâlinde fırsat kollayamaz hâle gelir ve kalbe yenik düşer zamanla.
Bir tekbir, bütün tedebbürlerle gezenleri un ufak ediyor.Bir tekbir, bütün varlığa zerre olduğunu hatırlatıyor.Bir tekbir, kibir denen putu paramparça ediyor.
İnsanlar farkında olsun olmasın Allah'ı sınamak için birçok iş yaparlar.Dua edeyim bakayım verecek mi? Sadaka vereyim bakayım yeri dolacak mı? Namaz kılayım bakayım ne hayırlar olacak gibi ibadetlerini çoğu zaman sınar gibi yapar, oysa Allah vaadinde Hak'tır ve şüphe o vaadi sadece sekteye uğratır, imanını zedeler.