Kendi Anlatımıyla; 1978 yılında Adıyaman'ın Kahta ilçesine bağlı Menzil köyünde doğdum. Altı yaşına kadar orada yaşadım, daha sonra dedem Seyda Hz.'nin isteği üzerine, babamın işleri dolayısı ile Şanlıurfa'ya taşındık.
Güneydoğuda ve Doğu Anadolu'da halkın konuştuğu dil Kürtçedir. Ben de bir çok insan gibi hem köyden gelmem, hem de ana dilim Kürtçe olduğu için tek kelime dahi Türkçe bilmiyordum... Urfa'ya taşındığımızda babamın öğrettiği Türkçe kelimelerle bakkala, fırına gidiyordum daha sonra okula başladım.
Öğretmenim, idealist bir öğretmendi ve okuldaki tek arkadaşımdı, diyebilirim. Türkçe bilmemem onun için hiç sorun olmadı, çok anlayış gösterdi. Fakat sınıfımızdaki öğrenciler ve tüm okul bu durumu öğrenince epey bir alay konusu olmuştu, o dönemler Türkiye çok çalkantılı olduğu için direkt etiketlenmiştim.
Bütün yıl, her gün okulda ağladım. Öğretmenim beni koruyup kolluyordu, fakat sınıf arkadaşlarım hiç öyle değildi. Kısa sürede Türkçe okumayı yazmayı öğrendim ama hala yeni dil öğrenen bir çok insan gibi konuşma güçlüğü çekiyordum. Sonra yaz tatili geldi ve biz o yazı Menzil'de geçirecektik. Onca zorluklardan sonra Menzil benim özgürlüğe açılan kapım olmuştu. Oyundan arta kalan zamanlarda Menzil'de Dergah'a gelen, özellikle İstanbullu sofileri seçiyor ve onlarla Türkçe konuşuyordum.
Üç ayın sonunda İstanbul Türkçesini öğrenmiştim, çünkü Urfa'da dile şive hakim olduğu için kitaplarda okuduğum Türkçe çok farklıydı ve ben İstanbul Türkçesi konuşmak istiyordum. İkinci sınıfa başladığımda artık bambaşka biriydim ve ilkokul bitene kadar okulda tüm etkinliklerde, ismim ilk sıralarda geçiyordu.
İlkokuldan sonra okumayı çok istedim ama Seyda Hz. okula gitmeme müsaade etmedi. Hem başörtüsü hem de bulunduğumuz konum buna müsait değildi. Seyda Hz. "Menzile gelsin" dedi. Dört yıl dedemin gözetiminde Menzil'de kaldım. Önce Kur'an dersleri ve talimle, ilim öğrendim. Eve döndükten bir yıl sonra Seyda Hz. vefat etti. Benim ilim aşkım ise onun boşluğunu dolduran yegane dayanağım oldu. Bu güne kadar bazen özel hocalar eşliğinde, bazen de kendi gayretlerimle hiç bir zaman okumaktan ve yazmaktan kopmadım.
Zamansızlık denen zaman dilimini keşfettiğim günden beri ne mesafelere ne yaşadıklarıma ne kayıplarıma ne de hatırlayamadıklarıma esirim. Elimi ne zaman uzatsam, kader elimden tutuyordu nasılsa..
💛💛 ÇEKİLİŞ💛💛
"Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti. Artık maddî yiyeceklerden elini çek. Çünkü göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu! Can, bedenin hantallığından kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı. Aşk ve iman ordusu geldi, sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi." buyuruyor
Hazreti
Herkese selamün aleyküm,
Aranızdan iki kişiye aşağıda yer alan bir eseri hediye etmek isterim. Yapmanız gereken şey eseri yorumda belirtmek olacaktır, hayırlı olsun şimdiden herkesler için :)
Açıklanma Tarihi: 07. 12. 2023
Eserler:
1-
“Bir Rabia yaşadı, aşka düştü. Bir daha da Rabia’yı gören olmadı..”
Ben Rabia,Hepimizin az da olsa bildiği ya da ismini duyduğu bir Rabiatü’l Adeviyye romanı.. Rabia bulunduğu hal ve fiil ile hakikat menziline varmış bir arif, keramet sahibi bir kadındı. Hasan Basrî hazretleri ile yolları kesişip, nefsini Rabbe adayıp mana alemine ulaşan Rabia’nın hikayesini okurken kendi nefislerimizden utanıyoruz adeta. Bu nasıl bir teslimiyet kendini adamadır..
Sadiye hanımın yine inci gibi satırlarında demimizi bulduk anlayacağınız. Öyle güzel bir kitaptı ki feyizlendiğimiz, kendi ahvalimizi sorgulamadan geçemediğimiz satırlardı..
Mutlaka bu güzel kitabı okuyun.. Gönül rafınızın en baş köşesine koyacaksınız okuduktan sonra..
Uzun bir tatilin ardından herkese merhabalarrrrr
Bugün size başta yavaş gidiyor diye üzüldüğüm ama ardından çok güzel ilerleyen ve tadı damağımda kalan güzel bir eserin yorumunu yapmaya geldim. Aslında bu konulara yabancı değilim ve bir çok detayını günümüz şartlarında yerinde görmüş biriyim ama bu kitabı okurken hepsini tekrardan incelemek aşırı
Yazarın kalemini ilk olarak #Arzuhâl kitabıyla tanımıştım. #BenRabia kitabı ile de ikinci kez gezindim aynı kalemin satırlarında.
Ben Rabia, Allah Aşk'ı ile yaşamını sürdüren bir Rabiatül Adeviyye'nin hayatını konu alan bir romandır. Hz. Rabia, küçük yaşta kız kardeşleriyle birlikte yetim kalıp zamanın zorlu şartlarında kız kardeşlerinden de koparılır. Uzun yıllar köle olarak yaşamını sürdürürken özgürlüğüne kavuştuktan sonra Hasan-ı Basri Hz. ile karşılaştıktan sonra hayatının rotası değişir. Tasavvuf ilmi ile meşgul olup hayatını Allah için yaşar.
Hz. Rabia'nın tasavvuftaki yolculuğuna yakinen tanık olabileceğiniz, Allah Aşk'ını derinlerden duyabileceğiniz bir eser Ben Rabia.
Kitapta çok sevdiğim kısmi direkt buraya nakletmek istiyorum.
"Rabia'nın biz kadınlara verdiği misal şudur: Rabia kimsesizliğin hem zahiri hem manevi tezahürüdür. Rabia ne bir âlimin karısıydı ne bir peygamber annesiydi ne de bir velinin kızıydı. Rabia hakiki manada kimsesizliğine rağmen Rabbe yürürken kadınların nefsine dizeceği bahaneleri çürütmüş, kim olursan, hangi hâlde olursan, nerede olursan, eğer iştiyakın varsa yaparsın demek istedi bize. Takvanın, imanın kadını erkeği yoktur. Her insan kendi bulunduğu Rabbe yürür..
Ben RabiaSadiye Erol Aykaç · Nesil Yayınları · 2021879 okunma