Delilik mi?
Benim nabzım da
En az seninki kadar düzenli tempo tutuyor;
Müziği de seninki kadar sağlıklı.
Delilik değil bana bunu söyleten. İstersen deneyelim;
Aynı şeyi yeniden söyleyeyim.
Oysa aklını kaçıranlar ardan oraya adar.
Anne, Tanrı aşkına,
O iltifat merhemini sürmeyi bırak ruhuna;
Konuşan sanki senin işlediğin suç değil,
Benim deliliğimmiş gibi yapma.
Merhem yaranın yüzeyine bir zar çekip kabuk bağlatabilir,
Ama çürüme sürer ve yara azar için için;
Yayılır görünmeden. İçini aç göklere;
Geçmişten nadim ol, gelecekten sakın;
Zararlı otları gübreleyip azdırma.
Ey namusum! Hoşgör bu yaptığımı.
Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dilber mı yok
Mest yok meclisde bilmem mey mi yok sâgar mı yok
[Aşka kabiliyeti olan gönül mü yok bu şehirde yoksa sevilecek güzel mi yok
Sarhoş yok mecliste, bilmem içki mi yok kadeh mi yok]
Yetiş ey keştibânım büsbütün deryada yangın var
Değil derya yalınız cümle hep sahrada yangın var
Açıldı bağ-ı vahdet gülleri mest oldu bülbüller
Zemîn ü âsumân dünyâ ve mâfîhâda yangın var
Erişti nev-bahâr vakti figâna başladı bülbül
Değil bülbül yalınız ol gül-i ranâda yangın var
Kaşınla kirpiğin zülfün beni mest etti ey dilber
Değil
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz
Zaman bağının baharını da gördük güzünü de; üzerimizden neş’e rüzgârları da geçmiştir gam fırtınaları da.
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
Mevki sahibi olunca zafer sarhoşu oluverme; zîrâ böylesine mest (sarhoş) olup sabah olunca da baş ağrısı çeken binlercesini görmüşlüğümüz var.