Aşkla, emekle, incelikle
Üç kere yarattın beni.
Şimdi üç güzellikle cezalı
Anlamanın büyük yalnızlığı içinden
Unutmanın büyük saatine bakarak
Yaşamaya çalışıyorum.
Yaralı gönüllerin tütününden sakın; çünkü gönül yarası nihayet tesir eder! Elinden geldiği kadar bir gönlü perişan etmemeğe çalış; çünkü bir ah Cihan’ı altüst eder.
Hani olur ya
Gönül üşümüştür
Ses ağzında dağılır
Söz ağırlaşır
Kirpiğin yüzünden düşer, düşer
Avuçlarında bir nazlı zamanın
Ölü güzelliği
Başını kaldırmadan
Bütün uzakları görürsün
Geçmiş acıdır
Gelecek bitmiştir
Solgun bir evde
Pişmanlık bile olmayan
Bir yalnızlık
Bütün sesleri mutsuzluğa çevirir
İçinde bir yanlış adam
Dışında bir sonsuz kadın
İlk insanın hayal kırıklığını
Bir de sen salarsın dünyaya:
Ben sevmek istiyorum
Ben sevmek istiyorum
Ben sevmek istiyorum.
Misal istersen yağmura bak; yağmurun tabiatı lâtif, temiz olduğunda ihtilâf yoktur. Böyle olmakla beraber yağan yağmurun tesiriyle bahçede lale, çorak yerde çer çöp biter.
Çorak yer, sümbül bitirmez. Boş yere oraya ümit tohumu ekip zayi etme.
+Öfkelendiğimiz insan yanımızdayken neden bağırırız?
-İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın, uzandıkça da kolların uzar. Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu…
Kadının bakışlarında derin bir boşluk görmüştü bir an ve sonraki yıllarda, sık sık anımsamıştı bu bakışları; her kadının gözünde bir erkeğin kaybolup gideceği boşluk bulunduğuna inanmıştı.