Türkiye Türktür, Türk kalacaktır.
Çünkü Türk milliyetçileri emperyalizmin stratejik göç mühendisliği ile Türk ve Suriye halklarına kurduğu tuzağı bozacaktır.
Nazlı Budin, Belgrad, Selanik veya Halep için yazdığımız ağıtları asla Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay veya Kilis için yazmayacağız.
Geçtiğimiz 1000 yılda burada, Anadolu'da idik.
Gelecek 1000 yılda da burada olacağız.
Hiçbir göç mühendisliğinin, hiçbir emperyalist projenin Türkiye'nin Türk kimliğini yok etmesine izin vermeyeceğiz.
250 bin dolara Türk vatandaşlığı satılırken Türk vatanından ve Türk ruhundan bir parçanın satılmadığını mı düşünüyorsunuz?
Türk milliyetçilerinin, "Canımızdır, kanımızdır, Her şeyimiz bu vatan, Bastığın yeri tanı, Altında Türk'tür yatan, Atalardan bize kalan emanettir bu vatan, Susuz kalsa sularız kanımızla" diyerek 10 asırdır Anadolu topraklarını kanları ile sulayıp vatanlaştırdıktan sonra 250 bin dolara satarak mı paylaşmayı kabul edeceğiz?
Her 250 bin dolar veren ile Anadolu'ya tekrar girişimizi sağlayan Malazgirt Meydan Muharabesi'nin hangi anısını paylaşacağız?
Veya 1176'da Sultan II. Kılıçarslan'ın komutasınDa 100 bin kişilik Bizans ordusunu Miriyokefalon'da yenerek Anadolu'yu ilelebet Türklere yurt yapan bir zaferin hangi anısında ortak olacağız?
Ankara Savaşı'nda Yıldırım'ın yenilmesinin hüznünü, buna rağmen Emir Timur'a duyduğumuz saygıyı 250 bin dolar ile satın almak mümkün olacak mı? 250 bin dolar ile Varna, Mohaç, Nazlı Budin'i kaybedişimiz, Rumeli ve Kafkasya'dan göçlerin anıları satın alınabilecek mi?
Çanakkale Muharebeleri, Filistin Cephesi, Allahuekber Dağlarının hüznü duyulabilecek mi?
250 bin dolara Sakarya ayağa kalkacak mı, İzmir'in dağlarında çiçekler açacak mı?
Anadolu gayrimenkul değil vatandır!
Bütün bunların ötesinde kendimize sormamız gereken soru, Suriyeli Arapların Türk vatandaşlığı verilince Türkiye'yi bizim gibi sevip sevmeyecekleridir.
Türkiye-Suriye futbol maçında hangi takımı tutacaklardır? Gururla Türk bayrağı asacaklar mıdır? Bu ülke için savaşmaya hazır olacaklar mıdır? Kendilerini Türk tarihinin bir parçası hissedecekler midir? Çocukları askerde şehit olursa "Vatan sağ olsun" diyecekler midir? Vatandaş olmak böyle bir şeydir. Özetle entegrasyon, bir hayaldir. Ve sonucu Türkiye için etnik cehennem olacaktır.
Tekrar altını çizelim; halen ülkemiz bir savaş aracı olarak kullanılan stratejik göç mühendisliği sonucunda gizli bir istila ile karşı karşıyadır. Stratejik göç mühendisliği sonucunda ülkemiz ordular tarafından işgal edilip, sonrasında işgal eden ordunun sahibi olan millet ülkemize gelip yerleşmemektedir. Gerçekleştirilen stratejik göç mühendisliği ile ordular, terör örgütleri, istihbarat servisleri tarafından harekete geçirilerek Türkiye'ye sokulan, girmeye teşvik edilen milyonlarca Suriyeli, Afgan, Iraklı, İranlı ile Türkiye'nin demografik yapısı tahrip edilmekte, politik, ekonomik, kültürel istikrarsızlık çıkararak dış müdahale ve jeopolitik parçalanmaya uygun hale getirilmek istenmektedir.
«Halk, yalnız zincirle bağlanmış veya tımarhaneye kapatılmış insanlara deli derler. Sizin hükümdarınızın hastalığına ise, akıl hastalıkları ilminde, akıllı delilik “Cinnet-i Münevvere” denilir. Akıllı deli, sıhhatli ve selâmetli bir fikre malikmiş gibi konuşur. Fakat bütün fikirlerinde ve kararlarında, hükümler hatalıdır.
Böyle bir hastanın
Seni sevdim. Beş kollu bir canavarım ben, ama seni sevdim. Aşağılıktım, kabaydım, alçaktım, her şeydim, ama seni sevmiştim, seni sevmiştim! Hem, zaman zaman senin bana olan duygularını da farketmiş, farketmiş de cehennem acıları içinde kıvranmıştım.
yolunu şaşırmış bir kanarya hem onun hem de benim penceremden içeriye dalıvermişti kanatlarını çırpa çırpa. Ah, Lolita sen böylesine sevmiş olsaydın beni!
«Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?»
Mustafa Kemal bu beyti şu şekilde sundu:
«Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini...»
Nitekim bulundu da...
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten
O sadece bir kızı sevmiyordu. (Gariptir, ilk kez düşüncelerinde “sevmek” kelimesini kullanmıştı ve bu garip şeye yeterince uzun bakmak ve şaşırmak için bile duraksamamıştı.) Kızın elbise seçimindeki zevkine, yürüyüşüne, konuşma tarzına, ifade güzelliğine, kısacası bir öğeler bileşiğine âşık olmuştu. Belli bir Gerçek içinde çeyrek Yüzyıllık bir hayat ve deneyimin ürünüydü bütün bunlar.