İktidarı mülkiyetle, devletle, devletin ideolojik ya da hegemonik aygıtlarıyla özdeşleştirmek; veyahut her yerde, özellikle mikro ilişkilerde, bedende işleyen bir çokluk fenomeni olarak düşünmek; “bu” iktidardan kurtuluşu iktisatta veya iktisadi aklın dışında, hatta yaratıcı gündelik hayatta tasarlamak... Yirminci yüzyıl sonu insanının hayattan yoksun kalışı ve maruz kaldığı faşist gündelik hayat karşısında tüm bu tasarılar aynı ölçüde çaresizdir.