Bundan yıllar sonra yapamadığın bir şey için pişmanlık duyma. Bu hikayenin kahramanı sensin.
Kalem senin elinde. Hikayeni en doğru ve en güzel şekilde yaz.
Güzel bir hikayen olsun ve insanlar da senin hayatından ilham alsın.
Tayfun Topaloğlu diyor ki:
"Bir mucizeye ihtiyacınız yok aslında.
Bir mucize olduğunuzu hatırlamaya ihtiyacınız var."
Mucizeyi çok uzakta aramayın, mucizenin ta kendisi sizsiniz.
Bir insanın hayatı, başka bir insanın hayatıyla anlam kazanabilir belki evet; ama bir insanın hayatı, tek başına da anlamsız değildir. Şöyle bir düşün şimdi; yokluğuna alışamam dediğin insanlar mazi olmadı mı? Bir zamanlar hayatına aldığında, uğruna her şeye değer dediğin ve bütün imkanlarını seferber ettiğin insanı kaybettiğinde üzülmüştün.
Hatta zaman zaman onsuz nasıl yaparım, dediğin günler bile olmuştu. Ama çok da güzel onsuz yapmadın mı? Yaptın. Yokluğuna alışamadın mı? Alıştın.
Bir kitapta okumuştum, insanın iki ayrı hayatı varmış. Birincisi dışarıdan görünen, ikincisiyse kendisinin bile ne hissettiğini bilmeden yaşadığı, çatışmalarla, gizemlerle dolu, karmakarışık, fantastik olan hayatı.
Hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değil de ondan yazıyorum.
Tüm önyargıları yıkmak için yazıyorum.
Çok kırgınım ama yılgın değilim demek için yazıyorum.
Beni hiç anlamadınız demek için yazıyorum.
...
Dayanmak, dayanabilmek için yazıyorum.
...
Aslında neden yazdığımı ben de bilmiyorum.
Aslında mutluluk saçmak için yaratıldık hepimiz. Aşk, sevgi, yakınlık ve şefkat gibi duygular bize mutluluk getirir. Bu çok gerçek ve çok doğru ama bütünün esasının iyilik olduğuna inanıyorum ben. Kötü insanlar haline geldikçe, iyiliği hayatımızdan çıkardıkça mutsuzluk da hayatlara çöreklenip kalıyor. Peki herkesin farkında olmadan da olsa bir yandan kötü olurken öbür yandan mutlu olmayı istemesi karmaşık değil mi?