Kuzeyin soğuğunda doğası vahşilik kalıplarında yoğrulmuş, hayatın tesadüfler doğrultusunda getirdikleri sebebiyle nefreti tüm hislerinin merkezine almış bir kurdun gözünden anlatılan bu müthiş eser yeri geldiğinde beni hüzünlendirdi, yeri geldiğinde karakterlere karşı tıpkı o kurt gibi intikam hissi ile yanıp kavrulmama neden oldu. Yaptığım çıkarım ne kadar doğrudur bilinmez fakat Jack London'ın muazzam bir empati duayeni olduğunu iliklerime kadar hissettim. İnsanoğlunun acımasızlığını da, merhametini de aynı anda içinde barındıran eser yeri geldiğinde kendimi sorgulamama, eserdeki karakterler ile kendi benliğimi mukayese etmeme sebep oldu. Bu yüzdendir soluksuz okudum.
Bir canlının yaşadığı olaylar örgüsü ve hisler karmaşası gayet güzel anlatılmış. Vahşi doğa da ve uygarlıkta herkesin kendince haklı olduğu bir çok pencere mutlaka varmış, bunu bir kez daha gördüm. İnsanoğlundan farklı türden, doğası özgürlük ateşiyle yanıp tutuşan bir canlının hissettiklerinin akıl çerçevesinde İnsanoğlundan farklı olsa da hisler bakımından çok benzediğinin gözler önünde olması eseri daha kıymetli kıldı benim için. Sadece bu sebeple bile okunması gerektiğini düşünüyorum..