Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küresel dünya devletlerinin bayrağını değiştirmesine gerek yok artık savaşlar sadece silah ve patlayıcılarla değil, en mantıklı savaş toplum ahlakını , yapısını ve inancını bozmaktır. Batılılaşma bunun en büyük ayağıdır.
.... Atatürk'ün Din Hakkında Sansürlenen Görüşleri Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dinci kesimin ve medyanın sürekli yaptığı gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken,
Reklam
“Bu Dünyada Ahde Vefa Kalmamış!” Dedirtmem
Hz. Ömer Ömer Radiyallahü Anh’ın hilafeti döneminde, gerçekleşen gerçek ve muhteşem bir hikâye… Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Ashab-ı Kiram ile beraber bir mecliste oturuyorlarken, karşıdan üç kişinin gelmekte olduğunu gördüler. Bu gelen kimseler, bir delikanlıyı yakalayıp ellerinden sıkıca tutmuşlar ve belli ki halifenin huzuruna çıkarmak üzere
"Modernleşme" "Batılılaşma" olarak görüldü.❄️
Dipnot: Bir Hatırlatma!
- Efendimiz Aleyhisselam'ın doğum günü 12 Rebiülevvel'dir. Doğduğu gün olan 12 Rebiülevvel, o gün miladi olarak 20 Nisan'a denk geldiği için 20 Nisan 571 Pazartesi doğum günü olmuştur. Fakat bu o güne mahsus bir durumdur. O yıldan sonraki zamanlarda standart bir şekilde 20 Nisan Efendimiz'in doğum günü olarak kabul edilemez. Efendimiz'in doğum günü olan 12 Rebiülevvel miladi takvimde her yıl değişkenlik gösterir. Mesela 2024 için 12 Rebiülevvel, 14 Eylül 2024 Cumartesi'dir. Kutlu Doğum haftası da ancak o hafta olur. Diyanet dahi bir sürü profesörüne rağmen bu hataya düşüp 20 Nisan'ı kutlu doğum haftası ilan etmektedir. Bu yanlıştır. İslam'da ibadetler, özel günler ve uygulamalar hicri takvime göre belirlenir. Hatta insanın yaşı dahi hicri takvim hesabıyla hesaplanır. Bir ay yılı 354 gün kabul edilir. Bir Müslüman, Miladi takvime göre değil Hicri takvime göre yaşantısını düzene koyar. Biz batılılaşma sevdasıyla o sistemden uzaklaşmış da olsak hakikat değişmez. Saygılar.
Haçlı Seferleri’nin gerçek sebebi Müslümanların gayri-Müslimleri küçümsemeleri ve onları insan olarak görmeyişleriydi. Gayri-Müslimler Haçlı Seferleri vesilesiyle ruhlarını yüceltmeği Müslümanlardan öğrendi. Dolayısıyla Batılılaşma bir tereciye tere satma hikâyesidir ve halen devam etmektedir.        
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
Günümüzde inançları reddeden, onlara tabi olmaktan kaçınan/yok sayan kişilerin büyük çoğunluğu şuna benzer nedenler ile bu şekilde düşünür; "-Bu insanların yaptıkları doğru olamaz." Bu da; İyi bir aracı kötü kullanan birini görüp, aracın iyi olmadığı sonucuna varmaya benzer. Bu sonuca varmak için de, konfor alanından uzaklaşmak istemeyen birinin üzerine biraz batılılaşma aşkı ve biraz da aptallık eklemek kafidir.
Batılılaşma sürecine girdiğimizden bu yana Türkiye üç kefeli bir terazidir. Terazinin bir kefesi üzerinde yaşadığımız toprakların gayri müslim karakterini öne çıkarma taraftarı olanların doldurduğu kefedir. Bir diğerinde din faktörü belirleyici olmamakla birlikte “yerlilik” ve “biz” duygusu sahibi olanlar yer tutarlar. Terazinin üçüncü kefesinde
Kaybolan İzzetimiz - Hilafetin İlgası...
Yavuz Sultan Selim'in Memlüklerden devraldığı ve Osmanlı'nın 4 asır boyunca sürdürdüğü Hilâfet makamı, her ne kadar resmi olarak 1924 yılında TBMM'de çıkarılan bir kanunla sonlandırılmış olsa da, bu iş asılda Lozan imzalandığı ve Cumhuriyetin ilan edildiği gün bitirilmişti. İngilizlerin Lozan Anlaşmasını Hilâfet kaldırılana dek
Şeyhmus Tanrıkulu
Hilafet kurumunun ilga edilişinin 100. yıldönümü... Tanzimat dönemiyle birlikte başlayan ve Cumhuriyet döneminde zirveye çıkan batılılaşma/çağdaşlaşma adı altındaki sömürgeleştirme sürecinin önemli kilometre taşlarından biri de hilafet kurumunun kaldırılarak İslam dünyasının başsız bırakılması olmuştur. Medreseler gibi asırlara sari eğitim kurumları da kapatılarak İslami eğitim ve hayat tarzı yasaklanmıştır. Tek parti diktatöryası döneminde seçkinci bir zümrenin, emperyalistlerin ajandaları doğrultusunda hayata geçirdikleri uygulamalarla Müslüman Anadolu halkına büyük acılar ve ağır travmalar yaşatılmıştır. Bu durumun olumsuz etkileri yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmamıştır. Başsız bırakılan İslam dünyasının, 100 yılı aşkın bir süredir yer yer fiziki ama daha çok siyasi, ekonomik ve kültürel işgallerle bölünüp parçalanarak iradesinin gasp edilmiş olması; bugün Gazze’de gerçekleştirilen soykırıma dur diyecek bir birlikteliğin oluşmayışının da temel nedenidir. Bu vesileyle hilafet kurumunun ilgasının 100. yılında, İslam'a ve medeniyet değerlerimize karşı atılmış olan hasmane adımları kınıyorum. Aynı zihniyetin temsilcilerinin, bugün de emperyalistlerin sözcülüğünü yaparak Filistin Direnişine "terörist" yaftasında bulunmaları bir tesadüf değildir.
Reklam
“Şeriat ne kader muazzam, ne kadar aziz ki, nefs onu hiç sevmez.”
“Doğrusunu söylemek gerekirse, hürriyet, hakikate esarettir!.. Hakikate esir olan hürriyetini Allahtan alır!..” “Kadın kılığına bakın o devirden bu devire: Ferace, derken çarşaf, sonra tango çarşaf, derken manto, derken büsbütün açılış ve anadan doğma halde beterine geçiş… Batılılaşma dâvasından en mânalı örnek bugünün kadını… Saçı, başı, kirpiği, burnu, dişi hep takma…” “Avrupa’yı kat’iyyen bilmezler. Ne kaynaklarıyla, ne sistemleriyle… Yalnız, bunlarda tek şey vardır: Cesaret… Küfür cesareti…” “Bu dâva, benim eski tabirimle ceplerde kaybedilmiş güneştir!.. İnsan dışarıda kaybettiğini dere tepe arar. Ama ceplerden kaybedileni bulmak zordur.” “Halbuki, bizde her Allah’ın günü yazan, çizen gazeteler… ‘Falan iman filân rezaleti yaptı!’ diye… Ne o imam, ne o rezalet… Dâva tektir; ve doğrudan doğruya dine hücum davasıdır!..” “Kuvvetlerini nereden alıyorlar?.. Halkımızdan ve Müslüman geçinenlerin gafletinden… Biz gafletteyiz!..” “Her kemâlin bir zevali vardır. Her zevalin de bir kemâli… Bu kadar iniş, düşüş, temenni edelim ki, artık kemâlinde olsun ve çıkış başlasın!.. Küfrün zevâli başlasın!..” “Ruh, bütün iyiliklerin, olgunlukların ve güzelliklerin merkezi… Nefs ise bütün inkârların, bütün kötülüklerin…” “Ruhumuzda, biri inanmaya ve tasdike, birisi de inkâra ve tekzibe memur iki fakülte beliriyor: Ruh ve nefs…” “Şeriat ne kader muazzam, ne kadar aziz ki, nefs onu hiç sevmez.”
Dünya Bir İnkılap Bekliyor
Dünya Bir İnkılap Bekliyor
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
TÜRK ROMANINDA AYDIN PROBLEMİ ( 1908-1950) / Yunus Balcı
1.Bölüm AYDIN: Kelime-Kavram-Tip-Fonksiyon TANZİMAT DEVRİ TÜRK AYDINLARI Tanzimat aydınlarının çoğunda batı medeniyeti taraftarlı ağır basarken, Cevdet Paşa, Tanzimat devri insanının ikili dünya görüşünün tam bir örneğini verir. Medrese tahsilinin yanı sıra, batı dillerine ve bilimlerine de meyl eder. Diğer Tanzimat aydınları gibi Avrupa'ya hayran ve medeniyetçidir. Fakat inandığı ilerlemenin din ve şeriat dahilinde gerçekleştirilmesine taraftardır.188 Bu münasebetle Ahmet Cevdet Paşa, mensubu olduğu ulema ile Tanzimat'ın batı tipi aydını arasında bir organik bağ gibidir. Ancak o, batılılaşma adına yapılan yeniliklerden pek memnun degildir. Bu tür degişiklikleri, bir binanın temeline bakmaksızın tavanını süslemeye benzetir. Avrupa fenninin ve sanatlarının yayılmasını sağlamak yerine, medeniyet nehrinin getirdiği çamurlara aldanılmaktadır. Halk da yüksek tabakanın bu gidişinden nefret ederek her türlü yenilikten ürkmekte ve yeni olan her şeyi kötü görmektedir. Cevdet Tarihi-I, s.67'den naklen, Orhan Türkdoğan, Sosyal Şiddet ve Türkiye Gerçeği, İstanbul-1996, s.64-65.
Batılılaşma Doğulu ülkelerin son birkaç yüzyıl boyunca olumlu gördüğü progresif bir olgudur. Yapılan her işte Batı'yı örnek almak gelişme yolunda büyük bir adımdır Doğululara göre. Doğu toplumları Batı medeniyetini işlevsel konumundan sıyırıp mitleştirerek daha soyut ve daha romantik bir kavrama dönüştürmüşlerdir. Dolayısıyla bir yandan Batı'nın özgürlük adı altında medeniyet diye pazarladığı birçok ideoloji ve kültürel davranışlar günbegün Batılı toplumlarca fark edilmeye çoktan başlanmış durumda iken bir yandan da Doğu insanı Batı'ya hayranlık duyup kendisini bir çeşit yozlaşı ürününe dönüştürürmektedir. Batılı insanlar medeniyet kisvesi altında sömürüldüklerinin ayırdına varıp Doğu'nun muhafazakar tutumlarını aşermekteyken Doğulular ise eziklik duygusu ile kendi kültür ve değerlerini arkaik bir unsur olarak değerlendirip Batı'yı daha fazla taklit etme yolunda kararlılıkla ilerlemektedir.
328 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.