her şeyi çevreleyen bu püsküller çok garip
Tanrı'nın bana sizi sevmemi söylemesi
ben az kalsın bir şeyler oluyordum adamım
çıktım erken, uğradım; malum ya pazartesi
bu kadar ve bu kadar bu kadar ve bu kadar
hiçbir şey dememiştir benden söz eden biri
yumduğumda gözümü iri sarı bir çiçek
avcumu açtığımda kızıl kan lekeleri
Kalbim gerçekten kırık ve eylülün ortası
yürüdüm yazmadığım şiirlere basarak
yalancı ömrün bilmem bu kaçıncı vartası
her solukta yeniden eksilerek artarak
senin bakışlarından arta kalan bir şey var
ben varım, çıraklar var, yarım simit, cenaze
ve beyaz şeritlerin biteviye müziği:
kepazeyim, kepazesin, kepazeyiz, kepaze.
Her şeyleri kül gibi serptikleri bir sabah
bir şey vardı ve sana söylemeye erindim
değerdi ay parçası yansısı gözlerinin
bulanmadan ağlıycak kadar dahi derindim
saksısı kemiktendi genişti dünya kadar
hiç sizi andırmazdı sabahları bakması
annem diyorum size: onun umrunda olmaz
çarşıya sümkürmeniz, tuzun kar bırakması