hangi paylaşım olduğunu sordum fakat yanıtlamadınız. sanırım şu paylaşım (#240337003) üzerinden konuşuyorsunuz.
iletideki öfke arapçaya değil, türkçe varken arapçayı tercih edenlere. aynı iletide arapça yerine ingilizce veya farklı bir dil yazılsaydı yine de aynı şekilde tepki gösterecek miydiniz? mesela ingilizce konuşan türk görünce yüzüne şamarı yapıştırmak istiyorum... denilseydi aynı şekilde rahatsız olur muydunuz? eleştirinin odağında islam'ın olduğunu söylemekse yine kendi kuruntunuz. islâm değil, dindar olmayı arap olmak sananlara işaret edilmiş orada da. iletiyi okurken sadece iletiyi okursanız - herhangi bir niyet okuması yapmadan- böyle yersiz yükselmelere ihtiyaç duymazsınız. meselenin türkçülükle de harf inkılabının sebepleriyle de islâmla da alakası yok. mevzuyu çarpıtmışsınız.
son olarak,
biz iyiyiz. siz nasılsınız?
Muhayyer
@Muhayyer
·
08 Mayıs 14:04
Bir hesap Arapça' ya olan öfkesini "Türkçülük" üzerinden kusmaya çalışmış. Bizim pek muhafazakar(!) ve fikir özgürlüğü yanlısı bir kaç hesap da destek vermiş. Siz iyimisiniz?
Arapça ile sorunu olan bu adamların günlük lügatımızda kullandığımız İngilizce kelimelere laf etmeyip, sadece Arabî lafızları görüyor olması sizce normal mi? Harf inkılâbının altında yatan gaye ne ise, bu görüşün altında yatan gaye de aynı. Bir de bu görüşe "fikir özgürlüğü" adı altında saygı duymamızı bekliyorlar.
Eleştirinin odağı İslâm ve onun şiarından olan şeyler ise bir Müslüman için ortada saygı duyulacak fikir ve ideoloji yoktur...
içimizden biri, yani en çekingen olanımız bir gün hiddetlendi fazlasıyla, dilinin bağı çözüldü ve her birimizin kalp fotoğrafını çıkarıp koydu ortaya. mülayimimizin göğüs boşluğunda kindar bir nokta gördük; yanıp söndü yardımseverimizin göz çukurundaki hesaplılık; akıllımızın alnında kurnaz bir çizgi belirdi. hepimiz gerçekte, onun gösterdiği fotoğraflardaki kişilerdik. dünyanın en sahici resmini, çok istemesine rağmen o resme dâhil olamayanımız çekmişti...
ben dört mevsimin dördünde de annemin yüzünde bir değişiklik görmedim. üzeri sayısız çizgiyle saklanan, mevsimlere aldanmayan bir yüzdü onunkisi. tabiatın bu erken yorulmuş gelini, tepeleri örten kara nasıl bakıyorsa, basmalıklara doluşan kuşlara da aynı sakin yüzle bakardı. o sakin yüzde hiç belli etmeden ekin tarlaları yeşerir, harmanlar kaldırılır, koca bir bağ bozulur, ama o yüz ne hevesini ne de kuruntusunu ele verirdi. yekpare bir zaman aynasına benzerdi onun yüzü. annemin yüzünün tam karşısında, iki ablamın ve sürekli evimize girip çıkan komşu kızlarının yüzleri dururdu. bu acemi kızları nasıl da çabuk avlardı mevsimler. üzerinde gölge oyunu oynanan bir perde gibiydi onların yüzleri: açılır ve kapanırlardı; yumuşar ve sertleşirlerdi; kaybolur, sonra yeniden bulunurlardı...
araştırma her şeyi açıklamayı, her bilinmeyeni bilinir hale getirmeyi hedeflememelidir. bu zaten imkansız bir hedef olurdu. araştırmada hedef, sınırları belli bir bilinmeyenin, konulan ölçüler çerçevesinde bilinir olduğunu göstermektir.