İnsanın sözden başka yaşayacağı yeri yok dünyada,bilirim. İnsan,kabul etmekle dönüştürmek arasında gergin bir iptir,bilirim. İnsan konuşmasaydı -yazmak da içinde- yapacağı tek şey,topluca delirmek olurdu, bilirim.
Hangi vefa duygusuyla tutunacağız dünyaya?Hangi güzelliğin özrüyle varacağız mezara? Biz nasıl seveceğiz? Sevgimizi nasıl söyleyeceğiz? Bunu kim öğretecek bize?Ellerimiz bir su gibi akacak mı bir daha?
Aşk, insanı hem yıkar hem kurar,dedim. Yaşamadan bilinemez ki dedi. Dünya bir mucize dedim. Bu da bilinemez yaşamadan. İnsan sevgisizlikten geliyor sevgiye sanırım,dedim. Ama bu bir gölün kendini boğmasına benziyor!
Bana öyle geliyor ki biz bütün rengimizi sevgiden ve sevgisizlikten alıyoruz. Kalp mi, gönül mü,bazen şaşırıp kalıyorum bu hazineye isim vermekte. Biliyor musun insan tanrısını içinde taşıyor ama hep uzaklara dua ediyor.
Toprağı ölü bir huzurla değiştiler. Gökyüzünü can sıkıntısıyla değiştiler. Arzuyu pişmanlıkla değiştiler. Kimse bir başkasına misafir olmuyor. Acı bitti. Zaman yok. Gönül soğuk. Sevme korkusu öyle kötürüm etti ki herkesi, yalnızlıktan bunalan insan, dönüp yine kendi yalnızlığına sığınıyor.