Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza

Hiçbir zaman hakikati tümüyle kavrayamayacak olan türümüzün korkularının, beklentilerinin, umutlarının üç bin yıl önce din biçiminde dışa vurumuydu. Aslında aynı süreç şu anda işliyor. Farklı dinler, farklı tanrılar, farklı ritüellerle. Hâlâ hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucize ile başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu arman edecek kutsal bir senarist. Yeryüzündeki en kıymetli olduğunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek.
Sayfa 361Kitabı okudu
Reklam
 İnsanlarla uğraşmayın yüce Zeus, tekin değil bu yaratıklar. Belki de sizden önce, yani Hera’dan, Poseidon’dan, Hades’ten, yani tüm tanrılardan, belki de bizden önce, yani Kronos’tan, Rheia’dan, Gaia’dan, Uranos’tan, yani tüm titanlardan önce onlar vardı. Belki de bütün şanlı titanlar, görkemli devler ve siz kudretli tanrılar, yani bütün ölümsüz varlıklar, insan denen o ölümlü varlığın hayalleriyiz. Belki de bizi yaratan onların zihinleridir, akıllarıdır, rüyalarıdır. Belki de onların inancı olmasa biz olmayız, belki de onların duaları olmasa gücümüzü kaybederiz. Küçümsemeyin onları yüce Zeus, gizemli bir yan var bu insan denen mahlukta, karanlık bir taraf .
Sayfa 167Kitabı okudu
Ama insan denen o ölümlü mahluk, her türlü belanın, her türlü melanetin kaynağıydı. Kahramanına da , hainine de, cesuruna da, korkağını da, yaratıcısına da, yıkıcısına da, asla güvenilmezdi. Birbirlerine yaptıkları kötülükler yetmezmiş gibi, kurdundan kuzusuna, çiçeğinden ağacına, her türlü canlıya zarar vermekten çekinmezlerdi. Ne çekinmesi, bu kötülükten zevk alırlardı.
Sayfa 164Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çocuklarından nefret edenler sonsuza kadar nefretle anılacaktır. İster ölümlü olsun, ister ölümsüz, kendi soyuna ihanet edenler, ihanetin en korkuncuyla cezalandırılacaktır.
Sayfa 123Kitabı okudu
Ne demiş bizim sosyalistler: Toprak işleyenin, su kullananın.
Reklam
Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler. Babasına muhtaç olanlar hiçbir zaman özgür olamazlar. Babalarının merhametine sığınan oğulların yaşamaya hakları yoktur.
Çünkü bir dişi için sevişmek sadece sevişmek değildi. Aşkın güzellikle, zarafetle, şefkatle bir ilgisi vardı.
Evet, mazide bütün o kirli, kanlı, karanlık işleri yapmamı mazur gösterecek bir sebebim vardı. Artık yok. Ne bir ideal, ne bir hayal ne de bir vatan... Evet, sıhhatim yerimde olmasına rağmen ağır ağır öldüğümü hissediyorum... İlk mektubumu yazarken şöyle demiştim: Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir... Sahi neydi vatan? Bir toprak parçası mı , uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Şimdi farkına varıyorum ki, benim için tek bir vatan varmış, o da sensin... Seni kaybettiğim anda vatanımı da yitirmeye başlamışım.
Sayfa 526Kitabı okudu
Fakat, asla hoşça kal da demeyeceğim. Hoşça kal sevinç, hoşça kal mutluluk, hatta hoşça kal umut diyebilirim ama asla hoşça kal Ester sözcükleri dökülmeyecek kalemimden.
Sayfa 519Kitabı okudu
"Yoksa bir gönül işi mi?" "Estağfurullah, memleket bu haldeyken..." "Evet, vatan bu haldeyken," diyerek tekrarladı sözlerimi. "Evet, Şehsuvar, bizim gibi adamlar için tek bir aşk vardır, o da vatan."
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Yazmak... Kelimeleri ardı ardına sıralarken seni düşünmek. Bütün incelikleri, bütün zalimlikleri, çirkinlikleri ve güzellikleriyle maziyi yazmak... Hatırlamak değil, adeta tekrar yaşamak. Sana yazmamın bana armağan ettiği mucize buydu işte: Göremediklerimi, dokunamadıklarımı, söyleyemediklerimi, adeta yaşıyormuş gibi hissedebilmek...
İstiyorsan o itirafı da yaparım: Evet, hatalı olan benim, ne olursa olsun, karşı koyabildim. Haklısın, bu sevdaya sahip çıkabilirdim. Yapamadım, haklısın, isyanın cazibesine kapıldım. İnkılap, aşka üstün geldi.
Victor Hugo'nun söylediği gibi: "Zamanı gelmiş fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur."
O zamanlar aksini düşünsem de şimdi anlıyorum ki, kader karşısında hep acze düşermiş insan.
Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi... Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan.. Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum...