Bir kısım diller de vardır ki yalnız bir vatanda değil, birçok vatanlarda devlet kurmuş, "büyük" milletlerin dilidir.
Latince, Arapça, İngilizce ve Türkçe imparatorluk dilleridir.
Milletlerin olduğu gibi, kelimelerin de târihi vardır. Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle doymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlâtlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamamiyle milli bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlâtlar artık o kelimelere düşman kesilemezler der Banarlı. Dilimizin sırlarına doğru bizi bir seyahate çıkartır. Ataların bize mirâs bıraktığı en güzel şeyden biri bugünkü Türk vatanı ise, ikincisi Türkçe'dir. Kâşgarlı Mahmud'un şu sözü ile bitirelim "Türk dilini öğreniniz! Çünkü Türklerin uzun sürecek saltanatları olacaktır!"
Mimar Sinan'ın eserleri için:
Türk kızı kadar nârin, Türk suları kadar ak
Sütunlarında yurdun engin sevdâları var
diyen mısrâlar, masal söylemiyorlar: Mimâri eserlerin nice çizgilerinde bir güzel sevgilinin endâmı şekillenir.
Sevgilisine:
Endâmının hayâlini gözlerimden silemem
diyen şarkı bestekârının ifâdesinde olduğu gibi, endamlarının hayâli gözlerden silinemeyecek güzellikte eserler "mimâri eserleri"dir.
Konular çok sığ ele alınıp incelenmiştir. Yazar, birkaç yerde "sizi sıkmak istemiyorum" ifadesiyle bu kitabında çok fazla ayrıntıya girmediğini belirtiyor. Örneğin başlık altında konu incelenmeye başlıyor ve ne zaman başladı ne zaman bitti ne anlattı diye kendime sık sık sormadan edemedim. Geleneğimizde zikredilir "efradını cami, ağyarını mani" diye burada epey ağyar maniye uğramış. Diğer nokta ise görsellerin çok az ya da hiç yer almaması hususudur. Ben arkeolojiyle ve bu alandaki yayımlar ile hobi olarak ilgileniyorum. Bu nedenle alana biraz yabancı olarak haliyle anlatılan şeylerin görsellerle desteklenmesini önemsiyorum. Antik dünyaya ait fotoğraf bulmak elbette imkansız fakat çizimlerle örneklendirilmiş çalışmalar mutlaka vardır ve böyle bir eserde bu materyallerin kullanılması gerekirdi. Fotoğraf demişken siyah-beyaz olarak yazarın kendi çekimi olan fotoğraflar belli aralıklarla yer alıyor fakat bunlar da yeterli değil. Bir diğer husus ise kaynakça hususundadır. Bu alanda merak ettiğimiz ileri okuma listesi hazırlarken yolumuzu aydınlatacak kaynak eserler konular işlenirken sayfa sonlarında çok az sayıda yer alıyor. Sonuçta bu bir deneme değil ve anlatılanların kaynaklardan derlenerek aktarılması gerektiği beklentisi oluşuyor. Velhasıl biraz alel acele hazırlanmış bir kitap intibası bıraktı. Genç yazarımıza teşekkür ediyor ve zaman içerisinde tecrübesini artırarak daha kallavi eserler kaleme alacağını ümit ediyorum. Kitapla kalın efendim.
Kitaba geçmeden önce küçük bir tavsiyem olacak. Lütfen dikkate alın :) Kitapta yer alan mekanları her başlığın sonuna geldiğinizde harita uygulamasında arayarak kaydedin. Böylece hem gezi rotası oluşturmuş olacaksınız hem de kitapta okuduğunuz ve gitmeye henüz fırsat bulamadığınız kültürel mekanları tespit etmiş olacaksınız. Kitaba gelecek olursak tek kelime ile harika. Anlatım dili, konuların tasnifi, görseller ile desteklenmesi hep birlikte çok güzel olmuş. Konular hem tarihi hem de kültürel anlamda sıkıcı bir hale sokulmadan anlatılmakta. Üstünkörü geçiliyor demiyorum asla. Birçok bilgiyi sadeleştirilmiş olarak öz halinde alabiliyoruz bu da çok kıymetli. Kültürümüzü, tarihimizi, Anadolumuzu, antik kentlerimizi seven herkese tavsiye olunur efendim. "Veni Vidi Vici" yani "Geldim, Gördüm, Yendim" diyen Jül Sezar'dan ilhamla diyorum ki Aldım, Okudum, Beğendim, Tavsiye ederim :) Kitapla kalın...