Bu çelişkili ruh hali bana babamın dikkatimi çektiği, yetenekli ve eleştirel sanatçı ve şairler için devlet büyükleri tarafından sık sık tekrarlanan korkunç bir sözü hatırlattı: “Şairi önce asacaksın, sonra darağacının altında ağlayacaksın.” Bir dönem Osmanlı padişahlarının tahta oturur oturmaz, bütün şehzadeleri öldürmeleri (arkasından da tek tek, kardeşleri için hüzünlenmeleri) de bu “devlet için zorunlu acımasızlık” mantığıyla meşrulaştırırdı.