Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra Akyüz Topal

“Kadına eş duyum yetisinden yoksun yetişen erkek, kadının duygularını, gereksinimlerini, acılarını anlamakta yetersiz kalmakta; ana babasının özenli, ayrıcalıklı bakımının sonucu olarak da özgüvenden yoksun, kırılgan bir erkeklik kimliği kazanmaktadır. Egemen toplumda erkeğin erkeklik duygusu büyük oranda kadına bağımlıdır. Bir başka deyişle, onun erkeklik duygusu kadının boyun eğmesi, uysal davranması ile beslenmektedir. Kırılgan, özgüvenden yoksun erkek kendisine temelsiz bir erkeklik gücünü ancak kadın üzerindeki egemenliği ile bulabilmektedir. Bu güç, erkeğin herhangi bir etkinliğinden dolayı kazanılmamakta, geleneksel olarak kendisine verilmektedir. bu nedenle de bu gücün temelsiz, sahte bir güç olması doğaldır…”
Sayfa 120 - Orhan Öztürk’ten alıntıKitabı okudu
Reklam
Çocuklarını döven ya da onlara hakaret eden anne- babaların birçoğu çocukluklarında benzer muamelelere uğramış, gururları incitilmiş ve belki de öyle olmamaya yemin etmiş kişilerdir. Çocuklarına zarar verdiklerini fark etmelerine rağmen kendilerini kontrol edememelerinin kökenini anne- babaların kendi gördükleri zararda aramalıyız.
Sayfa 25 - İnkılâp YayıneviKitabı okudu
Bazı ana babalar, sanki bunu yapması kötü bir şeymiş gibi, çocuğun “yalnızca dikkat çekmeye çalıştığını” iddia ederler. Ama bebeklerin gerçekten ilgiye ihtiyacı vardır be ihtiyaç duyduklarından fazlasını istemezler. Nitelikli bir ilgi görmezlerse, ana babalarını kızdırmak pahasına bile olsa, fark edilmenin bir yolunu bulacaklardır. Çocuğun bakış açısıyla her türlü ilgi, ilgisizlikten iyidir.
Sayfa 204 - Doğan KitapKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her bireyi tek tek toplayarak tek bir insan haline getirmeye kalktığımızda bütünğn de tıpkı tek bir insan gibi davrandığını görürüz der Jung. İnsanlık da tek bir insanın yaptığını yapar. Toplumlar da depresyona girer, psikoz geçirir ve kontrolünü kaybeder. Ancak sonuçları bireysel yaşantılarla kıyaslandığında daha yıkıcı olur. Savaşlar, katliamlar bunun sonuçlarıdır.
Kederde ve çaresizlikte sonsuz güç vardır.
Sayfa 435 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Kısacası,” dedi Sydney, “çaresiz bahisler için çaresiz oyunların oynandığı çaresiz bir zamanda yaşıyoruz. Doktor elindeki kartları kazanmak için oynasın, ben de kaybetmek için. Kimsenin hayatının bir önemi yok. Bugün omuzlarda taşınan biri yarın idama mahkûm edilebilir…”
Sayfa 401 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Paramparça uyku takkesiyle duran en hırpani adamın bile, “Ben para kazanmanın ne kadar zorlaştığını biliyorum ama sen, seni öldürmemin ne kadar kolaylaştığını biliyor musun?” der gibi bir hali vardı.
Sayfa 298 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Fransa’da bizim adımız kadar nefret edilen başka bir ad yoktur.” “Öyle olduğunu umalım,” dedi amcası, “Üst sınıftan nefret etmek, alt sınıfın istemeden gösterdiği hürmettir.” “Bütün ülkede,” diye devam etti yeğeni aynı ses tonuyla, “korku ve köleliğin karanlık hürmeti dışında herhangi bir hürmetle yüzüme bakan bir tek kişi bile yok.” “Bu,” dedi Marquis, “ailenin itibarını nasıl hak ettiğine ve bunu nasıl sürdürdüğüne dair bir iltifattır. Hah!”
Sayfa 174 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Giysiler, her şeyin yerli yerinde olması için kullanılan tek sadık muska ve büyüydü. Herkes, hiçbir zaman bitmeyecek bir Maskeli Balo için giyinmiş gibiydi.
Sayfa 155 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Eğer Mahşer Günü’nde önemli olan şey giysiler olsaydı, oradaki herkes kusursuz sayılırdı. Böyle güzel kabartılmış, pudralanmış ve dikleştirilmiş saçlar, yapay bir şekilde korunup elde edilmiş ten renkleri, cesur kılıçlar ve etrafa yayılan kokular, her şeyin sonsuza dek devam etmedi için yeterliydi.
Sayfa 155 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zamanların hem en iyisi hem de en kötüsüydü; bilgeliğin de çağıydı aptallığın da; hem inanç hem de kuşku devriydi; ışığın da asrıydı karanlığın da; hem umut baharıydı hem de umutsuzluk kışıydı; hem her şeye sahiptik hem de hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz hem doğrudan cennete gidecektik hem de doğrudan öteki tarafa; kısacası, en gürültücü otoritelerin, iyi ya da kötünün kıyısında yalnızca üstünlük dereceleri konusunda ısrar ettikleri o dönem, şimdiki dönemden pek de farklı sayılmazdı.
Sayfa 19 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Zalimlik ve mutlak gücün suistimali,” demişti bir gün Amerikalı bir köle sahibine, “insan doğasının iki kötü tutkusudur.”
Sayfa 15 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Belagati anlayabiliyordu, çünkü belagat bir gayeyle şakımak demektir. Fakat gazelleri anlayamıyordu; çünkü gazel amaçsızca şakımak demektir; tıpkı mutluyken herkesin yaptığı gibi.
Sayfa 13 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Dürüst görünmek istiyorum. Gerçek, parlayıp ışık saçmaz.
Sayfa 237 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin.
Sayfa 299 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.