Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ex Nihilo Dutluk

Ex Nihilo Dutluk
@calzifer
Arada bir kitap okuyorum.
Sabitlenmiş gönderi
So goes, at least, the rationalization.
Sayfa 169 - RULE XII: Be grateful in spite of your suffering.Kitabı okudu
Reklam
Görünürde mükemmel olan bir sistem çoğu zaman aslında en kırılgan sistemdir; ara sıra hatalar veren dinamik bir sistem ise en dayanıklı sistem olabilir. Yılmazlık, yaşamın kendisi gibi dağınık, kusurlu ve verimsizdir ancak varlığını sürdürmeye devam eder. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (201)
Aslında her şey talep etmekle başlıyor. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (179)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
1956’da psikolog Jack Brehm, insanlara sunulan benzer iki öğe arasında bir seçim yaptıklarında seçimlerinin daha iyi olduğuna inandıklarını gözlemledi. Bu, günümüzde “özgür seçim paradigması” terimiyle literatürde yerini aldı. Öğeler temelde eşit olduğunda bile insanlar seçimleri için “avantajlar” sıralamaya başlarlardı. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (122)
Empati, ortak insanlığımızın anlaşılmasıdır. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (100)
Reklam
Diğerinin ıstırabına gerçek bir empati duymadan, pratik nedenlerle nazik olmak mümkündür. Ancak çoğu zaman bir örtüşme vardır. Merhamet, diğer insanların da acı çeken gerçek bireyler olarak takdir edilmesinden kaynaklanan nezakettir. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (99)
Bir diğer önemli ve daha güncel gelişme ise Nobel Ödüllü ekonomist Elinor Ostrom’un çalışmalarında karşımıza çıkıyor. Ostrom’un araştırmaları hem merkeziyetçi yapıların hem de özelleştirme gibi piyasa mekanizmalarının herkesin faydalanmasını gerektiren ortak kıt kaynak durumlarında çözümsüz kaldığını, bu yöntemler yerine kendi kendine organize
Ortaklıklar ortaklar tarafından değil, ortak amaçlar sayesinde kurulur. – Kapsayıcılık, Rıza Kadılar (25)
Quora
Postmodernism is an intellectual dead end; it’s central premise seems to be derived from a saying of Nietzsche’s, “There are no facts; only interpretations”, which is thought to mean that each one of us views “reality” through our individual perspective. This is true to a degree, but as with so many aphorisms, there are limits to its validity;
155 syf.
7/10 puan verdi
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl
8.4/10 · 35,2bin okunma
Reklam
283 syf.
7/10 puan verdi
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnanOğuz Atay
8.6/10 · 16,9bin okunma
Mustafa Hoca çok devirler görmüştü. Hürriyet ve aydınlıkla birlikte her türlü fırsatçılığın da ortaya çıkmasından korkuyordu. Herkesin eşit olduğu düşüncesinin hemen istismar edilmesinden korkuyordu. Mehmet Akif gibi, “bilenle bilmeyenin elbette bir olamayacağını” düşünüyordu; eşitlik demek, bu demek değildi. Mustafa İnan tarih okumaya düşkündü: sokağa dökülen her insanın bu işlerin bilincinde olduğundan haklı olarak kuşku duyuyordu. Türk milleti Tanzimat’tan beri böyle nice heyecan yaşamıştı; kaç kere, işte hürriyet geldi diye sevinmişti. (…) (Ancak) hürriyetle birlikte akıl da gelmeliydi, huzur da gelmeliydi, bilim de gelmeliydi; evet çalışma gelmeliydi, yeni ve aydınlık bir düzen gelmeliydi. Hürriyet neden durmadan gelmek zorunda kalıyordu? Bunun üzerinde düşünülmeliydi. Bu hürriyet neden ikide birde geliyordu? Bunun üzerinde düşünülmeliydi. Hürriyet, düşünmesini bilenlerle birlikte gelmeliydi.
Sayfa 225Kitabı okudu
Mustafa İnan, ihtilâlden önce de durumu görüyordu: İsmet İnönü’nün Millet Meclisi’nde, "Sizi ben bile kurtaramam,” sözünü duyunca arkadaşlarını uyarmıştı. "Gene de yumuşak bir şekilde ifade etti endişesini," diyor Murat Dikmen: "Bakın çocuklar," demiş, "Siyaset dünyasının ilk önemli esprisi."
Sayfa 223Kitabı okudu
Biz Kızılderili diyorduk, halbuki derileri sarı-siyah renkteydi. Amerikalılar da Indian (Hintli) diyorlardı. Bu da yanlıştı, Kristof Kolomb’un hatasıydı. (…) Sandviç’in tarihi de ilginçti; 18. yüzyılda yaşayan İngiliz lordu Earl of Sandwich, kumarbazın biriydi. Kumara öylesine düşkündü ki, yemek yemeğe oturacak vakit bulamıyordu. Bir yandan kumar
Sayfa 165Kitabı okudu
Belki, daha yeni kurulan bir düzenin he­yecanı içindeydiler; millet olmanın heyecanını daha yeni yeni öğreniyorlardı. Öğrenciler henüz, geldikleri illere göre toplu­luklara ayrılmış değillerdi aralarında. Henüz marşların he­yecanla söylendiği dönemler yaşanıyordu. Belki bugünün öğ­rencileri onları seyretselerdi, hafifçe gülümserlerdi. Ne var ki, bu işten bir çıkarları yoktu (...), bu tutum bir geçim kaynağı olmamıştı. Milletini sevmek, iyi bir duygu ola­rak tanımlanıyordu; bu kavramlar henüz gerçek anlamlarında kullanılıyordu. İnsanlar, henüz resmî geçitleri filân, ilgiy­le izliyordu. Vatan ve millet deyimleri henüz sadece bayram nutuklarının tekelinde değildi; insanlar yaşantılarında, kendi aralarında bu sözleri kullanıyorlardı. (...) Şimdi bu duygularla alay etmek bir marifet sayılıyor, biliyorum. Milletini sevmek de ancak onun için durmadan üzülmek anlamına geliyor. Artık millet olmanın sevinci değil, millet olmanın üzüntüsü makbul sayılıyor. Ne yapalım? Bir zamanlar da böyle sevinçler varmış. Bazı kavramlar kötüye kullanıldı diye, şimdi iyi niyetli kimseler bile bu kavramlara dokunmaktan korkuyorlar. Neyse bizim bu bakımdan korkumuz olmasın; biz geçmişte bugünü inceliyoruz, bir zamanlar da böyleymiş diyoruz; bir zamanlar böyle tarih öncesi duygularla kendini mutlu hissedenler varmış.
9,5bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.