Gençliğini yaşamak demek,birtakım arzuların peşinde koşmak anlamına gelmemelidir. Elde fırsat varken iyi bir insan,iyi bir müslüman olmanın yolları aranmalıdır. İbadetin yaşı ve sınırı yoktur. Buluğ çağından itibaren herkes mükelleftir. Üstelik ölümün ne zaman geleceği de belli değildir.
Zira dünya hayatının en değerli ve en etkili dönemi gençlik yıllardır. Ahlâkî erdemlerin yerleştiği,kişinin kendisine,ailesine ve vatanına faydalı olacak meziyetlerin kazanıldığı dönemdir gençlik.
İşte ben bunun için çok sevdim yağmuru. Zira gözünden akan yaş belli olmuyordu insanın. Ve ağlıyordum. Nedenini bilmiyorum ve bir neden de aramıyordum zaten. Aglamak için bir nedene gerek yok.
İnsan ölüm karşısında hiçliğini anlıyor. Yoksa dünya kendinin sanıyor. Ölüm belki de insana insanlığını hatırlatmak için var. Kibri öldürmek için var ölüm. Tevazu toprak gibi olmaksa madem işte insan da toprak oluyor ve ölüm insanı silkeleyip de kendine getiriyor bence.
Ve yine her biri tek ağızdan tekbirler getiriyor ve sanki İstanbul bir kez daha fethediliyordu. Lakin bu kez kılıçla,okla,topla değil;ezanla,namazla,şükürle ve duayla fethediliyordu.
..ve ölseler de gönüllerindeki ölmüyor. İşte anladı ki düşman o gönüllerdeki ölmeden,ölmeyecek bu insanlar. O vakit gönlümüzde olana kastettiler. İmanımıza,inancımıza,kutsalımıza,mukaddes bildiğimiz her ne varsa ona hücum ettiler.