...
Varsın hiçbir şey görmemiş, duymamış ve hiçbir şeye dokunmamış olayım
Varsın bunca mutluluk ve acı yaşanmamış
Hiç sevmemiş ve hiç sevilmemiş olayım
Varsın ki bunca zaman hiç var olmamış olsun.
Bir ürperti ile yeniden doğuyor
Yeni yıllar yeni emekler ve yeni gülümsemeler.
...
-Ratko, 4 Ekim-
Gördüklerimiz, duyduklarımız, kokladıklarımız, sevdiklerimiz ve seviştiklerimiz, yürüdüğümüz yollar, uzandığımız o ıslak çimenler, tuttuğumuz o kaskatı eller...
Tarihin en korkunç tavrı bizi içinde yutuvermesi olsa gerek. Üstten bir tavır ile bakıyor bize, gözlerini kapatıp yukarıdan ellerini uzatıp sayarak var ediyor bizleri. Küçük küçük sayılar kadarız. Bir anda "bu da bitti" diyebiliyor bizlere.
Zeus'un öfkesi de böyle idi, Sisifos'un görevi de. Akhilleus'un duruşu da tam olarak böyleydi. Ben de, sen de ve hepimiz böyleyiz. Küçük küçük kahramanlıklarımız da, koca evreni yok edecek olan öfkeler de yeri göğü kıskandıran mutluluklarımız da böyle idi tam olarak. Tarihin en korkunç tavrı bu olsa gerek. Hepimizi hiç olmamışçasına yutuvermesi.
Durmak bilmeyen zamanın en korkunç dönemindeyiz diye bahsedip duruyoruz birbirimize. Bir odanın en karanlık köşesinde oturup bunun naralarını atıyoruz. Gıcırdayan sandalyemizin bu naraları bastırması ise ciddiyietimizin en güzel göstergesi. "Oh ne ala" deyip duruyorum kendi kendime, sonrasındaysa Ekim serinliğini hissetmeye çıkıyorum.
Karanlıktan korkmuyorum artık hatta daha bir sevecen olmaya başladı diyebiliyorum. Sanki bütün görevlerim bu vakitlerde başlıyor, sanki en iyi olduğum saatler bu saatlermiş gibi. Koca bir yolu bir saat içerisinde tüketiyorum, vardığım yer ise gene aynı yer. Her akşam ama her akşam aynı olay. Aynı vakitler aynı yollar ve vardığım yer aynı. Üstümdeki elbiseler aynı, ayağındaki ayakkabı, cebimdeki para ve çantamdakiler. Konuştuğum şeyler de aynı. İçtiğim sigara sayısı bile aynı. Ta ki kırmızı pelerinin içine sığınana kadar.
Evet,
Hepiniz haklısınız. Herkes her şey haklı. Kararlarınız, seçimleriniz ve hayatlarınız konusunda hepiniz haklısınız. Buna inancım sonsuz.
Ancak benim bir seçime veya karara sahip olup olmamam konusunda ben de haklıyım ve en az sizin kadar haklıyım. Hiçbir şeye sahip olup olmamam konusunda da haklıyım.
Saatler geçiyor
Günler, haftalar geçiyor.
Durmadan sizin kadar haklı oluyorum.
Bazen sinsi bir tavır ile bazen de olması gereken bir sessizlikle haklıyım.
Ve sen,
Sen de haklısın.
Hatta benden daha fazla haklısın...
Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
Bir rüzgar önündeyim, gel keyfim gel
Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
Bir sevda içindeyim, başım dumanlı
...
"Nedense hep bir vefasızlıkla akla gelen bir kavram. Bizi oluşturan geçmişten kaçış, giderek ona ihanet gibi görülen insan hali. İnsanı durmadan aynı yanlışa götüren bir kusur olarak algılanır. Ben de öyle sandım yıllarca. Oysa öğrenmenin en önemli olanaklarından birisi unutmak. İnsan aklının ve kalbinin büyümesinin altın anahtarı. Yeni sözlerin, yeni zamanların, yeni mekanların eşiği. Dünyayı sevmenin büyülü ufku. Acı vermez mi? Elbette verir. Özellikle ilk yıllarında. Sonra zaman zaman insanın kirpiklerini nemlendiren bir anıya dönüşür unutulan... "
"Nedense hep bir vefasızlıkla akla gelen bir kavram. Bizi oluşturan geçmişten kaçış, giderek ona ihanet gibi görülen insan hali. İnsanı durmadan aynı yanlışa götüren bir kusur olarak algılanır. Ben de öyle sandım yıllarca. Oysa öğrenmenin en önemli olanaklarından birisi unutmak. İnsan aklının ve kalbinin büyümesinin altın anahtarı. Yeni sözlerin, yeni zamanların, yeni mekanların eşiği. Dünyayı sevmenin büyülü ufku. Acı vermez mi? Elbette verir. Özellikle ilk yıllarında. Sonra zaman zaman insanın kirpiklerini nemlendiren bir anıya dönüşür unutulan... "