Eğer bir kitap benim canımı sıkarsa, başka birini alırım; ve yalnızca hiçbir şey yapmak istemediğim zaman okumaya yönelirim. Çağdaş olanları kolay kolay okumam, çünkü eskiler bana daha geniş kapsamlı ve daha doğru olarak görünüyor. Yunanca kitaplara da pek yanaşmam; çünkü benim yetersiz okul çocuğu dilbilgisi ile aklım almıyor.
Amerika'daki Yerli - Beyaz Adam ilişkisini anlatan ve izleyiciyi farklı bir perspektife yönlendiren"Kurtlarla Dans" filmini EK DERGİ'de inceledim;
ekdergi.com/peki-amerikadak...
İşte öyle bir yazarsın ki sen; ölümünden yıllar sonra İstanbul'da bir otobüste, birbirini tanımayan farklı yaşlarda iki insan, senin üzerinden edebiyat dünyasının en haklı cümlelerinden birini ortaya koyuyor.
Teşekkürler
Bu kez bir inceleme değil de az önce kitabı bitirmek üzereyken yanımda ki amcanın bana söylediklerini yazacağım..
Yağmurlu bir akşam da otobüste zar zor oturmak için yer bulmuştum, ben oturduktan hemen sonra yanıma bir amca oturdu ve oturur oturmaz yer bulabilmek bir ayrıcalık diyerek yol boyu konuşmanın bitmeyeceğini hissettirmişti. Bir süre ilerledikten ve ben okumaya devam ettikten sonra birden yeni dünya ve Sabahattin Ali ile ilgili bir kaç şey söyledi. Konuşmalar uzun detaya girmeyeyim ama amcanın inmeden hemen önce söylediği sözü sizle paylaşarak bu yazıyı burada bitireyim: ‘Sabahattin Ali okumayan insan yarım insandır.’
Katı ve kalıplaşmış Katolik baskısına karşı Hristiyan inancına bağlı ama altınlar içinde yüzmeyen halkın yoksul kesimini savunan ve Papa'nın Tanrı ile kul arasına girip hatta yeri geldiğinde Tanrının önünde bir pozisyonda duran kimliğini sorgulayan yazılardan oluşuyor
Doksan Beş Tez.
Orta Çağ'ın en büyük siyasi ve dini hareketinin başını çeken
Martin Luther, tarihi ve sosyal açıdan hususi yerlere parmak basıyor.
Daha sonra Tesla'ya, güçlü bir
ifade ile şaşılacak derecede benzeyen bronzdan bir büstünü yapacaktı. Bu büst bugün hata Belgrat'taki müzede, yine Mestroviç
tarafından yapılan ve Tesla'nın kuzeni tarafından açılışı yapılan
bir kopyası da Viyana Müzesi 'nde sergilenmektedir.
Notre-Dame de Paris adlı eserinde bir terim geçiyor: İspanyol-Arap Dansı
15. yüzyılın sonlarına dek süren süren yedi yüz yıllık bir Müslüman hakimiyetinin tesiriyle kültürler arası bir kaynaşma meydana gelmiş. İspanya kültürü ile Arap Kültürü beraber şekillenmeye başlamış. Endülüs Katliamı sonrası oradaki etnografik değerler hasara uğrasa da, günümüzde bu kültüre ait birçok ize yine İspanyol topraklarında rastlayabiliriz.