Flora, "Sevinin!" diye haykırıyordu. Doğan on bebek için, her kırk saniyede bir doğacak ve doğmuş olan onar bebek için sevinin. Onlar için sevinin ve sakın durmayın. Hiç durmadan sevinin; çünkü şu kesin ki, şu gerçek ki, şu kuşkusuz ki, daha önce yaşamayan on kişi şimdi yaşıyor. Sevinin!
Sonra koltuğun kolçaklarına sıkıca sarılarak sallanmayı hızlandırırken, babasının gözlerinin içine bakıyor ve "Üzülün!" diye haykırıyordu. "Ölen on kişi için üzülün. Artık yaşamayan ve bilinmeyen büyük boşlukta yola çıkan on kişi in üzülün. Ölüler için sürekli üzülün. İyi erkekler için ve kadınlar için üzülün. Kötü erkekler ve kadınlar için üzülün. Gövdeleri tükenip giden yaşlılara üzülün. Vakitsiz ölen gençlere üzülün. Ölümün bizi dünyadan çekip almasına izin veren dünyaya üzülün. Üzülün! "
"Buna ek olarak az bulunan bir yeteneğe sahipti. Karşısındakinin söyledikleri sıkıcı olsa bile konuşmanın en ilginç kısımlarını öne çıkarır ve size kendinizi heyecan verici bir yaşam süren, olağanüstü bir insanmışsınız gibi hissettirirdi."
"Naoko pek konuşkan değildi, bense konuşmaktan çok dinlemeyi yeğleyen türden biriydim, işte bu yüzden ne zaman onunla yalnız kalsam kendimi rahatsız hissediyordum. Onunla anlaşamadığımdan değildi, sadece birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktu."
Sarah Jio'nun okuduğum ikinci kitabıydı Paristen Çiçeklerle.
Konusu genel anlamıyla aşk olan romanları pek sevmediğimden Sarah Jio'ya karşı bir ön yargım vardı açıkçası.
Ama okudukça anladım ki kitaplarında sadece bayağı bir aşk anlatmıyor. Mesela bu kitabının tarihsel yönü de oldukça kuvvetliydi.
Kitap okumak ve aynı zamanda dinlenmek istediğimde Sarah Jio kitapları bu özelliğiyle oldukça kurtarıcı oluyor benim için. Anlatımı oldukça sade ve akıcı sizi yormuyor aksine dinlendiriyor. Yazar, iki ayrı zamanda olayları anlatıyor ve bu şekilde dikkatinizi sürekli canlı tutuyor.
Karakter sayısı biraz fazla olduğundan ilk okumaya başlayınca karakterleri unutmamak için bir kenara yazmakta fayda var.
Keyifli okumalar!