Ey Türk Gençliği!
Artık vazifen kendini korumaktır!
Bu çıkmazdan, kültür yolsuzluğundan çıkmak yine kendi ferasatinizle mevcuttur. Damarlarınızda akan asil kan böyle basit, ticari, çıkarcı bir küresel piyasa için gerekli değildir. Sizler, bu dişlinin çarklıları olmak mecburiyetinde değilsiniz. Anlıyor musunuz? Değilsiniz.
Yeniden birbirinizi sevebilir, anlayabilir, düşünebilirsiniz. Bu fersat adımlarından durmadan, yılmadan, kendi özünüzü bularak kurtulabilirsiniz. Ekonomik dalgalar yıldırmasın sizi. Siyasi politikacılara da takılmayın. Seçmeyin?! yapılanlar, gelecekte yapılacakların teminatıdır. Sizler geleceklerinizin teminatısınız. Artık atacağınız yanlış adımlar, gelecek nesilleri tehlikeye atmaktadır. Durmayın! İlerleyin! Dağ başlarını dumanlar aldı, oteller yapıldı-ha-ha-ha-
Ocağınıza ateş düştü zannetmeyin. Bu zaman diliminde ki yaşantınız, istikametinizi değiştirmekdikçe, değişmeyecek. En iyi ihtimalle daha kötü olacaktır. Vazifeniz sadece gelecek nesillere değil. Ya geçmişiz? Atalarımızı. Çarıkla, çaputla giyinmiş kuşanmış Atalarımız? Onlara da vefa borcumuz yok mudur? Bu toplarık asil sahibi siz misiniz sanıyor sunuz? Bu yaşantıyla, bu ulus bilinciyle siz olabilir misiniz? Hiç sanmam!
Ben bir çok zamanlar onları düşünüyorum. Marka mağazalarının önlerinde sıra bekleyen torunlarının, çaputla, çarıkla bu ülkeyi kurmuş oldukları düşündükçe içimi tarif edilemez bir yeis kaplıyor.
-yine içimin dumanları alev aldı, neyse bir sigara yakalım kül olsun!-