Şiirler diyorum duyguları ifade etmenin en güzel yolu değil mi? Herbir satırda içimizi tek bir cümleyle yansıtmaz mı? Tamda böyle bir şiir. Yasak Saatler…
Zamanın içinde saklı kalmış o saatlerde yazar her bir cümlede toplumsal farkındalık, yalnızlık, aşk, özlem gibi konuları kendi etkileyici diliyle bizlerle buluşturmuş. Her bir satırda kafiye aramaksızın kendi içinden geldiği dökülen dizelerle yanıt vermiş şiirde aktarılmak istenen duyguya. Kısacık ama okurken düşündüren ve hissettiren bir havası var. Kısa olmasına rağmen hemen bitirmek yerine sindirerek okumanızı tavsiye edebileceğim bir şiir kitabı aynı zamanda
Yasak SaatlerAgâh Ensar Can · Otantik Yayınları · 202311 okunma
Benden yaşlı savaşlar gördüm
Benle büyüyememiş akranlar
Eski kafaların geriye boyun eğdiğini
Ve lal olduğunu da geveze dillerin
Göz yummak kör ederken bazı zihinleri
Ben karanlıkta bile gördüm kanayan gözünü medeniyetin
Kalıplaşmış bir söz vardır bizi hüzünlendiren. Biz ona “Hiçbir zaman olmayacak” deriz. İşte bu kalıbımız ile yola çıkıp olduramadıklarımız için üzülmek yerine bu cümleyi kabullenip elimizdekilere sevinmemize vurgu yapmıştır yazar. Olmazları oldurmaya çalışmayıp kendimize geç kalmamamız gerektiğini kendine has tarzıyla anlatmıştır. Kalıplaşmış bazı düşüncelere karşı gerçeklerden yola çıkarak cevaplar vermiştir.
Kısaca anlatmak istersem olmazların kitabı derdim bu eser için. Biraz sohbet havası vardı ve yazar kendi içini dökmüştü adeta satırlara bence.
Mucizevican diye sesleniyor bize yazar. Gerçekten mucizevi kişiler miyiz? İçimizden defalarca tekrarlarsak mucize olduğumuzu hissedebiliriz.
9 bölümden oluşan, kişisel gelişim tarzında ve birçok konuda farkındalık yaratan bir kitap. Kendimizdeki ve çevremizdeki güzelliklerin farkına varmamızı sağlayan muhteşem bir eser. Sonuç odaklılıktan çok sürece önem vererek yavaş yavaş kendi değerimizin farkına varmamızı sağlıyor. Ayrıca kitabın içerisinde genelikle her bölümün başında bir karekod bulunuyor. Bu karekodlarla interaktif eğitimlere katılıp anlatılan pek çok şeyi deneyimleme şansımız oluyor. En sevdiğim kısım sanırım buydu. Okumak bir yana o okuduklarımızı aynı zamanda deneyimlemek okurken bambaşka havalar katıyor. Yazarımız bu konuda çok iyi düşünmüş.
Fazla içe dönük bir insan olduğumu biliyordum, bazı şeyleri yaşamak ister ama yaşayamadığım için karanlıkta o hayali boğardım. Aslında bir bakıma ben de manevi bir katil sayılırdım. Ne olursa olsun hayatına devam edebilen, hiçbir şey yokmuş gibi davranıp kötü anılarını unutan insanlar vardı ve ben onlardan olmayı reddetmiş, hayallerimin katili olmuştum.
Birini sevmeye başladığında insanın nabız atışları değişiyor, aklı gidiyormuş. Her güne sadece onunla uyanmak ve günün sonunda yine onun yüzünü görmek istiyormuş.
Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek demek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.