Toplumu küflenmiş geriliklere çeken bir zebaniydi. Belki şöyle düşünmek gerekirdi: "Bu adamlar bir adım ötelerini bile göremiyorlar, sadece kendileri var, sadece küçük çıkarları. Ne bir toplumun parçası olduğunu algılayabiliyor ne de bir düşünme ulamı var kafalarında; ruh da vicdan da oluşmamış onların içinde. Din de onlara bir ruh vermiyor. Çünkü edinilemez bir din, içsellikten uzak. Doğrusu budalanın budalası bunlar Bir sualtı canavarı bile değiller."
Uzun yıllar yaşayarak gördün ki derin acıma duyguları olan insanlar öteki insanların üzerine çıkarak onları ezmiyorlar, tersine, ellerinden geldiğince bu çarkı terse çevirmeye çalışıyorlardı.
İnsanın kalbi ile beynini aynı anda ısıtan mükemmel anlatımlı bir anlatı. Konunun geçtiği mekanları tanımamamdan dolayı her yer adı geçtiğinde araştırma gereği hissettim. Bu da bana i katkı sağladı. Kitabın içinde nokta atışı cümleler var ki, insanı okuduğu anda sersemletmeyi başarabiliyor. Kıyıda köşede kalmış, bilinmeyen bir kitap lakin beni ısıtmayı başardı.
''Yalnızsınız bu kentte.Ne olursa olsun,karınız da olsa,çocuğunuz da olsa yalnızsınız.Geceler,kışın çok karanlık oluyor ve çok koyu bir karanlık bastırıyor.Güneş çok uzaklara çekilmiş çünkü.''
''Keşke,yaklaşan mevsime doğru dönencesinden aşağılara inen,bu topraktan uzaklaşan güneş gibi bir şey olsaydı yaşam da.Değildi işte!Tükenmiyor,kendi kendini tutuyor,kendine sahip çıkıyordu.''